Koma Civaken Kürdistan/Kürdistan Halklar Konfederasyonu Apo’nun emriyle kurulmuş Mart 2005 tarihinde. KCK Yürütme Konseyi, Stalin’in, Marx ve Engels’in düşüncelerini çarpıtarak yeniden yazdığı “Komünist Parti Manifestosu” ve “Diyalektik Düşüncenin Tarihi” kitaplarından esinlenen, Mao’yu işin içine katıp Tito’nun kooperatif tuzunu da üzerine serpiştiren bir de KCK bildirisi hazırlamış. Ancak, Kürtlerin sosyalizm ya da Komünizm gibi bir isteği olmadığını gözardı etmiş tümüyle. Yani Türkiye’de var olan Kürt sorunu ne ideolojiktir ne de sınıfsal. Sorun eşit yurttaşlıktır, o kadar basit! Devletin hala bir Kemalizm sorunu olduğunu söyleyen PKK-BDP’nin de Markist/Stalinist bir ideolojik kimliği var demek ki! Bunu da KCK üzerinden sürüyor piyasaya. Kürt halkına birinci sınıf yurttaşlık önermiyor KCK bildirisi. Stalinizmi de kendi için istiyor. Tek Önder/Tek Halk diye çıkıyor ortaya. Burada da Stalin’den ayrılıyor Hitler’e rampalıyor. Silah bırakmaktan da söz etmiyor: “Kürt gençliğinin yönü dağlar olmalı, gerilla saflarına akın edilmeli, saflara katılım olmalıdır” diyen Murat Karayılan KCK Yürütme Konseyi Başkanı! KCK Yürütme Konseyi Üyesi ve Halk Savunma Merkezi Başkanı Duran Kalkan’sa “Her an daha büyük patlamalar olabilir, hatta ayaklanmalar bile gündeme gelebilir” açıklamasını yapıyor.

PKK reisleri KCK adına yaptıkları açıklamalarda da şiddeti savunuyor ve gençleri eylem yapmaya çağırıyor. Yani KCK kimilerinin savunduğu gibi Sinn Fein’e hiç mi hiç benzemiyor. Sinn Fein, IRA’ya silah bıraktırmış, KCK’ysa silahın çözüm olduğuna inanıyor; PKK’yı dağdan indirmek gibi bir görevi de üstlenmiş değil. KCK bir tür gölge devlet kurma peşinde, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle oturup terörü bitirmek ardından da Kürt yurttaşların haklarını savunmak gibi bir sorunu yok. Hatta ‘KCK Anayasası’ bile var. “Üye yapın, yargılayın, silahlı mücadeleyi sürdürün.” Kısacası Abdullah Öcalan’ın diktatörlüğünde, Güney Doğu’da bir devlet yapılanması KCK’nın isteği. Gerisi hikaye!