Mısır Devrimi'nin ikinci raundu
Bayramdan birkaç gün evvel Stratejik Düşünce Enstitüsü'nün misafiri olarak Kahire'deydim.
Yasin Aktay ve arkadaşları ile Mısırlı refiklerinin düzenlediği iki panele dinleyici olarak katıldım.
Panellerde Mısırlı konuşmacılar Mısır Devrimi'nin karşı karşıya bulunduğu meydan okumalardan bahsettiler.
İslamcılık meselesi ne olacak, emperyalist güçler devrimi manipüle edebilecekler mi, asker-sivil ilişkileri nasıl bir yola sokulmalı, vs, vs, vs...
Kendini liberal olarak tanımlayan bir siyasetçi, "Ben laik devleti tercih ederim, ama Mısır'da laiklik olacak şey değil" dedi; "Kadimden beri burada devlet otoritesi dine dayanmak zorundadır. Büyük İskender kendini Mısırlılara kabul ettirebilmek için Güneş Tanrısı'nın oğlu olduğunu söylemek zorunda kaldı. Napolyon da Mısır'a girerken İslam'a ne kadar saygılı olduğunu ifade etmek zorunda kaldı..."
İslamcı bir hanım akademisyen, Mısır Devrimi'nin Batı'yı hazırlıksız yakaladığını, Batı'nın şöyle bir sendelediğini, fakat şimdi birtakım sivil toplum kuruluşlarına ve basın-yayın organlarına yüzmilyonlarca dolar akıtarak devrimi satın almak için seferber olduğunu, bu manipülasyon harekâtına karşı uyanık olunması gerektiğini söyledi...
El-Ahram Stratejik Araştırma Merkezi'nden bir Ortadoğu uzmanı, devrimin kazanımlarını askerlerin insafına terk etmemek, askerleri siyasetten uzak tutmaya dönük tedbirler üzerinde çokça kafa yormak gerektiğini belirtti...
İki gün boyunca görüştüğüm Mısırlılar arasında orduya güvenen kimseye rastlamadım.
Ordunun seçimlere hile karıştıracağından ve sivil hükümetlerin dizginlerini elinde tutmak için elinden geleni yapacağından endişe ediyorlar.
Yüksek Askeri Konsey'e bağlı geçiş hükümetinin başbakan yardımcısı Ali Es-Selmi tarafından geçen gün açıklanan "Anayasa İlkeleri Belgesi" bu endişenin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor.
Bu belgeye göre Yüksek Askeri Konsey, yeni anayasanın hazırlanması sürecinde, "devletin temel unsurlarına, Mısır toplumunun değerlerine, eski anayasanın verdiği hak ve özgürlüklere" aykırı bulduğu maddeleri veto edebilecek.
Bir maddenin bunlara aykırı olup olmadığına karar verecek tek merci de Yüksek Askeri Konsey olacak tabii.
Aykırı olmasa bile "Aykırıdır" dediğimde kimse Yüksek Askeri Konsey'e itiraz edemeyecek.
Olacak şey mi bu?
İhvan-ı Müslimin ve Selefi gruplar başta olmak üzere bütün samimi devrimciler "Asla" diyorlar.
Ve devrimin ikinci raundu için 18 Kasım günü yeniden Tahrir Meydanı'nı doldurmaya hazırlanıyorlar.
Belki de dananın kuyruğu asıl şimdi kopacak.
Haydi hayırlısı.