Dilin altındaki bakla
“Artık bu konuyu geride bıraktım” rahatlığı içerisindeyken bir dostumun azizliğine uğradım. “İki gün üst üste ‘Bilderberg’ yazdın, bir şeyler anlatmaya çalıştın, ama sanki söylemek istediğini tam anlatmadın” dedikten sonra, ekledi o dost: “Dilinin altında ne var senin?”
Dostum “Emin ol, bir şey yok dilimin altında” dememi zekâsına hakaret saydı. Aşağıda okuyacaklarınız benim değil, -altını çiziyorum: benim değil- iyi bir Kulis okuru olmakla övünen dostumun “Senin üslubunla yazdım” dediği ‘çıkarsamalar’...
Okuyalım bakalım:
“En iyisi Kemal Derviş’in son uyarısıyla işe koyulmak. 2001 krizi sonrasında dibe vuran ekonomiyi düze çıkartmak üzere ABD’den ithal edilen Kemal Derviş, New York mahreçli AA haberine göre, global ölçekli son gelişmeler konusunda bir uyarıda bulunmuş. Taraf’ın özetiyle uyarısı şu: “Avrupa’da yeni hükümetler başarılı olamazsa Türkiye bu durumdan kötü etkilenir...”
Onun yaptığı bir tür malumun ilâmı; ama olsun Kemal Derviş söylediği için değerli bu sözler...
“Türkiye’nin global değişimler için bir deney kabı olması” Kulis’te sıkça tekrarladığın tezlerden... Tezine göre, pek çok şey önce bizde deneniyor, burada başarılı olursa denenen, başka ülkelere de teşmil ediliyor...
Türkiye’deki 2001 krizi global gözlerce mercek altına alınmış olmalı. 2008 yılında ABD’de, bu yıl da Avrupa’da çıkan ekonomik krizlerden sonra on yıl önce bizde alınmış kararlara ve tutulmuş yollara benzeyen çözümler birbiri ardına devreye giriyor.
Az bilinen bir gerçeği hatırlatayım: Hastalığı yüzünden krize tam hâkim olamayan Bülent Ecevit’e, “Kemal Derviş’i getirelim” çözümünü benimsetenler, bunu ABD’den gelecek kurtarıcının Hazine veya Merkez Bankası’nın başına atanmasının yeterli olacağı görüşüyle kabul ettirdiler. Derviş Washington’dan uçağa bindiğinde durum buydu. Uçak Ankara’ya indiğinde getirileceği konum değişmişti: Ekonominin bütününden sorumlu bakanlık...
Avrupa’da ise daha keskin müdahaleler oluyor ekonomik krizlerden sonra: Halkın oyuyla seçilmiş politikacılar yerlerini ‘teknokratlara’ devrediyorlar; Berlusconi gidiyor yerine Monti geliyor; Papandreu gidiyor, yerini Papademos alıyor...
Monti de Papademos da politikacı değil; meslekleri bankacılık... İkisinin ortak özelliği ‘elit’ bir global kadronun üyesi olmaları... Tıpkı Kemal Derviş gibi...
Bizde 2001’de başgösterene benzeyen krizler yaşayan ülkelerde, yine bizde 12 Mart’ta (1971) askeri darbeyle gerçekleşmiş bulunan ‘teknokratlar hükümeti’ modeliyle demokrasiye müdahale yaşatılıyor. İtalya’da ve Yunanistan’da bu yaşandı; onları başkalarının da izlemesi bekleniyor.
Halklar sandık başına gidip oylarını kullanıyor, buradan bir parlamento tablosu çıkıyor; o tablonun içinden oluşan hükümet ekonomik krizle karşılaşınca, seçilmiş başbakan, yerini, seçilmemiş, bankacı kökenli, teknokrat bir başbakana bırakıyor...
Demokrasi bunun neresinde?
En garibi de şu: Avrupa’da insanların rahatlarını bozan, ekonomik güçlerini sıfırlayan, başkaları nezdinde küçük düşüren krizler ‘ekonomik kriz’ adıyla anılıyor, ama aslında onlar birer ‘finansal kriz’. Birkaç yıl önce ABD’de yaşanan kriz de öyleydi. ‘Finansal kriz’ bankalar ve kredi kuruluşlarının yanlış yönetilmeleri ve yöneticilerin yanlış kararları yüzünden çıkar; ABD’de de, İtalya ve Yunanistan’da da o yüzden çıktı.
Krizin çıkmasına sebep olanların ‘kurtarıcı’ olarak davet edilmelerine ne diyorsun peki?
Sadece Avrupa’da meydana gelen bu yeni gelişmeye bakarak değil, ‘Arap Dünyası’ndaki hepinizi yüreklendiren hareketlenmeye de bakarak, bildiğimiz anlamıyla ‘demokrasi’nin gözümüzün önünde mahiyet değiştirmekte olduğunu gözlemliyorum ben... Kimi ülkelerde krizler, kiminde halk hareketlenmeleri kullanılarak yönetimler el değiştiriyor...
Çoğunuzun bu gelişmelere olumlu bakıp sevindiğinizi görüyorum ve bu da beni ayrıca öfkelendiriyor. Kulis’te iki gün üst üste yazdıklarınla bu tuhaf gelişmeye ışık tutmak istedin sanırım.”
Ben bir şey demiyeyim de kararı sizler verin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.