Notçulara dava açılacak
Avrupa Birliği, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeleri keyfi notlamasına karşı nihayet somut adımlar atmaya başladı. Avrupa Komisyonu, kısaca notçu olarak anılan bu kuruluşların verdikleri notları artık belli bir kurala bağlıyor.
Önceki gün AB Komisyonu'nca yapılan açıklamada, kredi derecelendirme kuruluşlarının, günümüzde finansal piyasaların başlıca oyuncusu olduklarına ve verdikleri notların yatırımcı, borçlu ve hükümetleri doğrudan etkilediğine dikkat çekti. Bu kuruluşların, bir bankanın sermaye kaybetmesine ya da bir hükümetin aşırı faizlerle borçlanmasına neden olduklarını ve işleri çıkmaza soktuklarını belirtti.
Bundan sonra uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notlardan zarar görenlere, yerel mahkemelerde dava açabilme hakkı getiriliyor. Hatırlayacaksınız, bu notçuların "çok güvenilir alın" dedikleri mortgage kâğıtları batmıştı ve pek çok yatırımcı zarar etmişti. Hatta bu konuda AB piyasa komiseri Michel Barnier "notçuların açıklamalarının kendilerinin ifade ettiği gibi basit bir kanaat açıklaması olmadığını, hiçbir kurala bağlı olmaksızın verilen bu notların Avrupa vatandaşlarının refahını etkilediğini" söyledi. Peki notçuların bu keyfi tutumlarına karşı nasıl bir düzenleme yapılacak? AB Komisyonu, derecelendirmenin üç büyükleri olan S&P, Fitch ve Moody's piyasada yüzde 95 olan hâkimiyetlerinin giderilmesi için rekabet kuralları koyacak. Notçu şirket hisse sahipliğine sınır getirilecek. Notçuların verdikleri notlardan çıkar sağlaması önlenecek. Derecelendirme süreci şeffaf kurallara bağlanacak. Derecelendirmeden zarara uğrayanlar yerel mahkemelerde dava açarak notçuların cezalandırılmalarını isteyebilecekler. Ayrıca notçular, not açıklamadan önce ilgili şirket ya da ülkeden aksak gördükleri yönlerini düzeltmelerini isteyecekler, eğer düzeltilmezse 24 saat önceden haber vererek notu açıklayabilecekler.
Peki niye anlattık bütün bunları? Anlattık, çünkü Avrupa ve ABD, ancak kendileri olumsuz etkilendiğinde, bu notçuların keyfi ve hiçbir kurala uymadan iş yaptıklarını kabullendiler. Oysa bu notçular Türkiye'nin yüksek faizlerle soyulmasına yıllardır aracılık ettiler. Haksız olarak Türkiye'de insanların refahını azalttılar. Okul olacak, yol olacak, hastane olacak, depreme dayanıklı konut olacak kaynaklar, bu notçular yüzünden faiz lobisinin cebine gitti. Avrupa ve ABD o zaman bu notçuları hiç sorgulamadı ama kendilerine de dokununca işler hemen değişti. Bu notçulara hesap sormak bugüne dek mümkün değildi ama artık hesap sorulabilecek.
Gelelim notçuların keyfi açıklamalarından faydalanan başka bir çıkar grubuna... Bazı yabancı haber ajanslarının elemanları da son dönemde faizleri indirdi gerekçesiyle Türkiye Merkez Bankası'na saldırıyorlar. Merkez'den doğru sinyal alamadıklarını ileri sürüyorlar. Hatta Başbakan Erdoğan'ın "sıfır reel faiz hedefimiz" sözlerinde İslami bir gizem arıyorlar. Oysa bunu söyleyen kişiler önce kendi ülkelerine bir bakmalılar. ABD ve Avrupa'da borç yükü milli gelirini aşmış, bütçe açığı yüzde 10'a ulaşmış bu ülkeler negatif reel faiz veriyorlar. Küresel piyasalarda faizler uzun ve kısa vadede enflasyon oranının altında seyrediyor. O halde niye Türkiye, bütçesi denk ve borç yükü düşükken yüksek reel faiz verecek? Ama onlar alışmışlar Türkiye'yi soymaya. Bir türlü vazgeçemiyorlar soygundan. Türkiye son bir yıldır sıcak para getiren yüksek faiz politikasından vazgeçti, düşük faiz-yüksek kur politikası izliyor. Çünkü rekabet gücü kazanıp ihracatı çoğaltmak için izlenmesi gereken politika rekabetçi bir kur politikası olmalı.
Hemen unutmadan söyleyelim, eğer kısaca 2B olarak anılan yasa ve yabancılara gayrimenkul satımında mütekabiliyet esasını kaldıran yasa yürürlüğe girerse, Türkiye'nin bütçesi daha da güçlenip fazla verebilir. Bu durumda Hazine'nin şu anda kısa vadeye verdiği pozitif reel faizler de negatife dönüşebilir. Anlayacağınız şimdi aldığınız reel faizi de alamazsınız ve bugünleri ararsınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.