Ergenekon davası, PKK'yı ürkütüyor...
Kürt şair, yazar ve siyasetçi Kemal Burkay, yasaklı olduğu için 30 yıldır İsveç'te yaşıyordu. 3 ay önce Türkiye'ye döndü. Konuşuyor, röportajlar veriyor. O da Kürt sorununun çözümünü istiyor. Ama PKK-KCK-BDP çizgisinden çok farklı bir duruşu, söylemi var. Burkay'la, geçtiğimiz pazartesi günü Yeni Şafak gazetesinde Murat Aksoy'un yaptığı röportajdan bölümler alıyorum:
"Yükselen barışçı Kürt siyasetine karşı geçmişte, kontrgerilla devreye kondu. Kontrgerilla eylemleri, halka yönelik baskılar, bir bakıma barışçı biçimde gelişen mücadeleyi, şiddete yöneltmek için yapıldı. 1960-70'lerde barışçıl ve kitlesel biçimde gelişen Kürt hareketi, 1980'lerde PKK eli ile şiddete yöneldi ve giderek harekete, şiddetin dili ve yöntemleri egemen oldu. PKK bizden sonra sahneye çıktı ve bizleri hedef gösterdi. Bizlere şiddet uyguladı. Bu tavır 1980'lerde de bugün de aynı. Belki yöntemi biraz yumuşadı, ama bakış aynı. "Kürtleri ben temsil ederim, benden başkası haindir" anlayışı, bizim diyalog çabalarımıza rağmen değişmedi.
(Kürtler, PKK vesayetinden kurtulmaya, bunu talep ve ısrar etmeye hazır mı?) "Şimdilik bu yönde kitlesel ve çok etkili bir hareket yok. Kitlelerin gönlünde olsa da bu, henüz söze ve eyleme yeterince dökülmedi. Çünkü silahların sesi, kitlelerin sesini bastırıyor. Onların taleplerini, duygu ve düşüncelerini özgürce dile getirmeyi engelliyor. Bana göre bir korku var.
"Tabii ki açılım ve çözüm sürecindeki duraklamada, AK Parti'nin yalnız kalmasının payı büyük. Bu süreçte CHP ve MHP'nin açılıma destek vermemesini, siyaseten haklı bulmasam da anlayabilirim, ama beni asıl hayal kırıklığına uğratan BDP ve PKK oldu. Onlar ilginçtir, ne demokratik açılıma ne de Ergenekon davalarına yeterince destek vermediler.
"Ergenekon davası ürkütüyor. Ergenekon birtakım ilişkilere ışık tutuyor. Bu ilişkiler ağının açığa çıkmasından korkuldu herhalde... Ergenekon hem devletin içinde örgütlenmiş, hem de solun ve Kürt hareketinin içine elini uzatmış. Ergenekon ortaya çıkarken bu kesimlerin tedirgin olması veya karşı çıkması ancak böyle izah edilebilir.
"PKK'nin eylemsizlik ilan ettiği dönemde ordu, AK Parti'nin açılım politikalarına rağmen operasyonlara devam etti. Operasyonların durduğu zamanda bu kez Reşadiye olayı, Dörtyol ve Kastamonu olayları oldu. Bunlar kuşkulu ve çözüm sürecine hizmet etmeyen eylemlerdi. Hele 12 Haziran seçimlerinden sonra BDP'nin boykotu, PKK'nin ise eylemlerini tırmandırması son derece yanlış oldu.
(1999-2004 arasındaki çözüm şansı vardı. Kullanılamadı mı sizce?) "Demek ki dağda PKK'li silahlılar olmasını istediler. PKK'yi yedekte tuttular... Kanımca en başta PKK'yi Güneyli Kürtlere, yani Kürdistan Federe bölgesine karşı kullanmak için. Biliyorsunuz geçmişte de PKK birçok kez (1992, 1995 ve 1997'de) Güneyli Kürtlere, KDP ve KYB'ye karşı savaştı. Bunda Kürtlerin hiçbir çıkarı yoktu, ama özellikle Suriye ve İran'ın etkisiyle PKK bu işe sürüklenmişti. Nitekim bir ara Karayılan'ın kendisi, 'Türkiye bizim Güneyli Kürtlerle savaşmamızı istiyor' diye açıklama yaptı. Öcalan bir keresinde görüşme notlarında, 'Benimle görüşen subay, tüm gerillaları güneye geçirme, 500 kadarı içerde kalsın, lazım olur' dediğini açıklamıştı. Nitekim lazım oldu da. PKK 1999-2004 döneminde silahlı eylemleri durdurmuştu. Ama AK Parti'nin seçimleri kazanıp hükümet kurmasından itibaren durum değişti.
"AK Parti'ye karşı Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı vb. bir dizi darbe planının devreye konduğu dönemde, daha önce 'hata yaptık, silahları tümden bırakıyoruz' diyen Öcalan ve PKK, 1 Haziran 2004'te yeniden silahı devreye soktu. Bu dönem, tam da AK Parti'ye karşı cunta hesaplarının yapıldığı dönemdir. Belli ki derin devlet, AK Parti'ye iktidar olanağı vermemek, hem Kürt sorununun çözümünü hem de Türkiye'nin AB üyeliğini ve demokratikleşme sürecini engellemek, başka bir deyişle statükoyu korumak için harekete geçti..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.