Lütfi Ö. Akad ve ilk filmi "Vurun Kahpeye" üzerine...
Önceki gün hayata gözlerini yuman yönetmen Lütfi Ö. Akad milyonlarca film izleyicisinin belleğine sadece görüntüleri değil, olaylara kendine özgü bakış açısını da yerleştirmişti.
Benim de çocuk yaşımda ilk izlediğim filmlerden biri Akad'ın yönettiği "Vurun Kahpeye"ydi.
Bu filmi belleğimin derinliklerinden çıkartmak için Fikret Hakan'ın yoğun bir emek taşıyan "Türk Sinema Tarihi" kitabında 1949'daki filmlerin bulunduğu sayfalara girdim.
İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu'nun Maliye Bölümü'nden mezun olduktan sonra bir bankada ve arkasından Lale Film şirketinde muhasebeci olarak çalışan, aynı sırada amatör tiyatrocu da olan Lütfi Akad sinemaya ilk adımı Şakir Sırmalı'nın yönettiği 1946 yapımı "Domaniç Yolcusu" filminin yapım yönetmeni olarak atmış. Daha sonra da Seyfi Haveri'nin yönettiği "Damga" filminin bazı sahnelerini çekmiş.
İlk filmi Vurun Kahpeye
Halide Edip Adıvar'ın 1923'te yazdığı romanından beyaz perdeye aktarılan "Vurun Kahpeye" Akad'ın ilk filmiydi.
Bu filmi hangi sinemada kiminle birlikte izledim hatırlamıyorum.
Ama İstanbullu idealist öğretmen Aliye'nin tayin edildiği Anadolu kasabasında Kurtuluş Savaşı'na verdiği destek ve bunun karşısında yer alan ve sonunda Aliye'nin ölümüne neden olan mukaddesatçıların oluşturduğu trajik tablolar hâlâ hatırımda...
Gişe rekorları kıran "Vurun Kahpeye"nin afişine, kadrosuna Fikret Hakan'ın kitabı sayesinde yeniden bakarken zaman tüneline girip 1949'a döndüm.
Erman Kardeşler'in yapımcısı olduğu filmin müziğini Sadi Işılay bestelemiş. Kameramanlığı Lazar Yazıcıoğlu yapmış.
Oyuncular ve filmin afişi
Oyuncu kadrosu da Sezer Sezin, Temel Karamahmut, Settar Körmükçü, Vedat Örfi Bengü, Kemal Tanrıöver, Mahmure Handan, Nurdoğan Öztürk, Semih Evin, Necil Ozon, Ali Rıza Şenel, Hüseyin Tuncalı, Fahri Güneş ve Kemal Tanrıöven'den oluşuyormuş.
Beyoğlu'ndaki bir sinemanın girişindeki afişlerde öğretmen Aliye'nin linç edildiği sahne resimlenmiş.
İdealist öğretmen Aliye'nin boğazını sıkan sakallı ve sarıklı bir köy imamının arka planında ellerinde sopalar ve taşlarla bekleyen fesli kalabalık görülüyor afişte.
Sinemanın önünde de filme girmek için büyük bir kalabalığın beklediğini görüyorsunuz.
Aynı afişin yanında da Muammer Karaca Tiyatrosu'nun "Platin Palas" revü-operetinin afişi var.
Cehalet ve hainlik
1950'lere dayanan o yıllarda Halide Edip'in 1923'te içinde bulunduğu ruh haletinin penceresinden Türkiye'ye bakmak gerçekten ilgi çekici bir durum değil midir.
Selim İleri, Vurun Kahpeye'de verilmek istenen mesajı "Eğitime kavuşamamış kişilerin giderek vatan hainliğine, nihayet insanlık düşmanlığına yol alabilecekleri" şeklinde yorumlamış.
Hasan Bülent Kahraman'a göre de "Vurun Kahpeye" daha sonra Yakup Kadri'nin yazacağı "Yaban"ın ön planı olan ve "Kurtuluş Savaşı döneminin neredeyse bugün de tıpatıp aynı olan ideolojik açılımının bir uzantısıdır."
"Cahil ve eski düzene bağlı kitleler"in 1950'nin 14 Mayısında CHP'yi devirip Demokrat Parti'yi iktidar yaptıklarını düşünür ve bu kitlelerden seçkinlerin "Hasolar, Memolar" diye söz ettiklerini hatırlarsanız, benim 1949'da, 7 yaşındayken bütün bunların farkında olmadan izlediğim "Vurun Kahpeye"den etkilenme biçimimi de anlayabilirsiniz.
Yine o dönemde Yakup Kadri'nin "Panaroma"sını (1953) okuyup, Demokrat Parti iktidarı ile tırmanan tehlikeler ve Atatürk devrimlerinin düşmanı "Gericiler"in oluşturduğu tehditler hakkında daha derinine doktrine olmamış mıydık?
Rahmet diliyoruz
Bütün bu geçmişe dönük siyasi değerlendirmeler Lütfi Ö. Akad'ın değerini ve önemini etkilememeli.
Çalışkan bir sinema emekçisi olan Akad, daha sonraki yıllarda kente göçü ele alan üçlemesini üretecektir.
Gelin (1973), Düğün (1973) ve Diyet (1974)...
"Gelin"de Yozgat'tan İstanbul'a taşınan bir ailenin büyük kentte yaşadıkları sorunlar, "Düğün"de Şanlıurfalı bir ailenin aynı süreçte başına gelenler ve "Diyet"te ise emekçilerin dramları anlatılır.
Zaman filmlerin etki biçimlerini de farklı kılıyor.
1949'da gişe rekorları kıran "Vurun Kahpeye" farklı yönetmenler ve oyuncular tarafından 1964 ve 1973'te iki kez daha yine filmleştirildi.
Ama 1949'daki gibi etkili olmadı bu son iki film.
Lütfi Ö. Akad'ı rahmetle anıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.