Bedelli değil ama kıyak askerlik hep vardı
Türkiye’de neredeyse her on kişiden biri asker. Rahmetli Muhsin Batur Paşa’ya Ankara’da, sevgili Enis Batur’un evinde bir gün niye bu kadar kalabalık bir ordu beslediğimizi sormuştum. Yanıt olarak, “İşsizlikle mücadelenin bir yolu da bu diye düşünülüyor” demişti. Tabi o yıllarda, “bedelli” sözcüğünü bırakın ağzınıza almayı düşünemezdiniz bile. Vatana ihanetle eş anlamlıydı neredeyse. Yalnız “kıyak askerlik” diye bir deyim vardı ve de herkes can atardı kıyak askerlik yapmak için. Örneğin Asker Alma Dairesi’nde tanıdığınız yüksek rütbede biri varsa, askerliğinizi bir ordu evinde, o güne değin müziğe teğet geçmemiş olsanız bile, baterist, gitarist ya da, mazallah, solist olarak yapabilir, yemeğe gelenleri “eğlendirirdiniz”. Nöbet yok, mıntıka temizliği yok, saçları üç numaraya vurdurmak yok. Hele de Kalender ya da Fenerbahçe ordu evlerinden birine kapağı atabildiniz mi “Torpil Efendi” sayesinde, askerlik bitsin değil bitmesin diye dua ederdiniz! Tabi bir tek gün sahneye de çıkmazdınız; çıkıp ne yapacaksınız mikrofonu elinize alıp şarkı söylemeye kalksanız o saat foyanız meydana çıkar. Bateriyi döver, gitarı katleder, trompetten çıkaracağınız seslerle milletin kulak zarını patlatırdınız. Bütün yaptığınız iş sahneye müzik aletlerini taşımak olurdu. Şimdi, yeni açıklanan bedelli askerlik yasa tasarısına bir eklenti yapmak gereği var bugün. O da otuz bin lirayı, iki taksitte de olsa veremeyecekler için. Bu kişileri devlet, ASELSAN, TAİ, Arifiye Tank Fabrikası, MKE gibi birçok kuruluşta askerlik süresi boyunca çalıştırabilir. Bedelli askerlik hakkından 460 bin kişinin yararlanabileceğini düşünürsek bugün için, bunların yüzde yirmisi 30 bin lirayı veremezse, alın size 92 bin kişilik, savunma sanayiinde, asgari ücretle çalıştırabileceğiniz sivil bir ordu. Dahası bu kişiler iş başında eğitim de alacaklarından askerlik sonrası çok daha rahat iş bulabilir, işsizler kervanına katılmazlar.
İsrail’e göre
Alon Niel, İsrail eski Ankara Büyükelçisi ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı. Önceki gün Abdullah Öcalan’ın 1998 yılında Suriye’den gönderilmesinin nedenlerini NTV’ye açıkladı. Türk ordusu Suriye sınırına yığınak yapınca Şam korkmuş ve Öcalan’ı sınırdışı etmiş. “Çünkü sadece Türkiye’nin değil, güneyde İsrail’in de Türkiye’ye destek vermesinden korktu.” Bugüne de değindi Niel ve eğer Türkiye Esad’ı devirmek istiyorsa, bölgede bir ülkenin eşgüdümünde bunu yapabileceğini söyledi. Tabi bu ülke İsrail. Esad’ın bir iki yıl daha iktidarda kalması halinde, tam anlamıyla İran’ın kuklası olacağını söyledikten sonra, İran’la ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu: “Son iki üç yıldır İran’da çok garip şeyler oluyor. Bilgisayar sistemleri bozuluyor, bilim adamlarıyla ilgili şeyler (!) oluyor. Bunlar İsrail’le ilgili şeyler olabilir (yok yahu!) İsrail yönetimi, İran’ın nükleer bombaya erişmesini engellemek için her şeyi yapmaya hazır. İsrail’in 100 uçak kaldırıp İran’a saldıracağını sanmıyorum, ama mutlaka bir şeyler olacaktır. Askeri ve istihbarat alanında mutlaka birşeyler göreceğiz.” İsrail, bir yandan ne yapıp edip Türkiye’yle ilişkilerini düzeltmek için olağanüstü bir çaba harcarken öte yandan da Türkiye-İran ilişkilerini çomaklamak için uğraşıyor. Ama Türkiye’de bugün böyle tezgahlara gelmeyecek bir hükümet var. Aslında İsrail, Mavi Marmara katliamıyla ilgili özür dileyip öldürdüğü yurttaşlarımıza tazminat ödemeyi kabul etse düğüm çözülecek. Ama hükümetin küçük ortağı Libermann’ın kafatasçılarını ikna edemiyor Netanyahu. Televizyonlara çıkıp konuşmaksa suya yazılan yazılar gibi kaybolup gidiyor, üç beş saniye sonra.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.