Pazar notları: En derin yaramız!
Korkma! Kendini tekrar etmek kötü değildir. Kötü olan, tekrar edecek bir "kendi"nin olmayışıdır.
***
Sürekli yenilenmeye çalışan, hep yeni bir şeyler peşinde koşan sanatçılara; müzisyenlere, ressamlara, yazarlara bakarım... Ve hep şu dramatik yenilgiyi görürüm: Ya piyasanın koşullarına yenilmişlerdir ya da içlerinde giderek büyüyen "acaba artık sevilmiyor muyum?" korkusuna!
***
İnsan "iç"ini nasıl doldurabilir? Şüphesiz tekrar ederek! Hayatı, sevinçlerini, kederlerini, bildiklerini ve "kendi"ni bir tespih gibi çekerek...
***
Bizdeki klasik müzik konserlerinde, operalarda falan dikkatimi çeken bir şey var: Malum, böyle ortamlarda "eğitim şart"cı kesimden pek çok orta yaşlı hanım oluyor. Çok sevdikleri deyimle söyleyeyim; "çağdaş" görünüp davranmaya özen gösterdikleri her hallerinden belli! Zarif insanlar olduklarına, hayat tarzlarının onları "seçkin"leştirdiğine inanıyorlar. Ama... Fuayede kahve, çay, su kuyruğunda nasıl hoyratlaştıklarını, birbirlerini nasıl itiştirmeye, başladıklarını izlemek gerek! Darılmasınlar ama onlara baktığımda, geçmişi uzun bir toplum mühendisliği projesinin sonuçlarının hâlâ ne kadar eğreti durduğu gerçeğini görüyorum.
***
Gerçekten tutkulu ilişkiler güneşi ne kadar severlerse sevsinler, kalabalıkların "büyük gözaltı"ndan kaçmak için gece yaşarlar. Çünkü tutkunun tek katili "başkaları"dır.
***
Başlangıçta, birbirinizi dünyada yalnız ikiniz varmış gibi seversiniz. Sonra bir bakarsınız ki, çevreniz rengi değişiveren arkadaşlıklar, geveze tanıklıklar, sessizliği ürkütücü derin kuşkular, alaycı gülümsemeler, iğneleyici bakışlarla çevriliymiş! O zaman işte "başlangıç" geride kalır, bazen sevgi de!
***
Soğuk bize der ki, "yaşamaya mecbursun!" Sıcak der ki, "yaşıyorsun ve bu güzel bir şey!" Kedilere dikkatle bakan herkes bu yalın gerçeği kavrar.
***
Ya kaplumbağalara, salyangozlara bakanlar ne görürler? "Kabuğuna çekilmek zayıflık değil, güçtür."
***
O filmin (Une Semaines de Vacances) şu sahnesini hiç unutamam... Orta yaşlı bir adam bir ilkokulun soğuk ve loş koridorlarında dolaşmaktadır. Yüzünde tuhaf bir ifade vardır. Karşılaşmak istemediği eski bir dost karşısına çıkmış gibidir. Genç bir öğretmen onu boş sınıflardan birine sokar. Adam velidir ve çocuğunun problemlerini anlatmak için gelmiştir ama şimdi avuçları terlemekte, boğazı düğümlenmektedir. Genç öğretmen adama döner ve sorar: "Bu ilk geri dönüşünüz mü?"
***
Okul... Bizim en derin yaramızdır. Ama itiraf etmekte zorlanırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.