Ne tartışıyoruz değil, kim tartıştırıyor...
Ne kadar çaba gösterirsem göstereyim güncel tartışmaların dışında kalamıyorum. Tartışma-sever bir tabiatım var. Dahası, tartışmaların bir çoğu ya doğrudan beni ilgilendiriyor, ya da bilgi alanıma giriyor. Direniyorum, direniyorum, yine de en fazla birkaç gün tartışmalardan uzak kalabiliyorum.
Son tartışma konusu Tayyip Erdoğandan sonra Ak Partinin geleceği... Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Çankayadaki süresinin yedi yıl olduğuna ve 2014 ağustosunda dolacağına artık kesin gözüyle bakılıyor. Başbakan Tayyip Erdoğanın halkın oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak Çankayaya çıkacağından pek az kişi kuşku duyuyor...
Tartışma bundan sonrasıyla ilgili: Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa yerini kim alacak?
Yazarın biri dost meclisinde konuşulanlar iddiasıyla bir tezi köşesine taşıyınca başladı tartışma: Tayyip Erdoğan Çankayaya çıkınca başbakanlık makamına geçici olarak Bülent Arınç gelecekmiş; Abdullah Gülün ilk yapılacak genel seçimde Meclise yeniden dönmesine kadar...
Abdullah Gül böylece Erdoğan-sonrası dönemin başbakanı oluyor...
Bence mahzuru yok. Ak Partinin ilk başbakanıydı Abdullah Gül, yerini hiç gocunmadan siyasi yasağını kaldırttığı Tayyip Erdoğana terk edebilmişti; Cumhurbaşkanlığı makamı sonrasında günlük siyasetin içine dönmeye gönlünü yatırabilirse, yeniden başbakan olmasına Ak Parti çevrelerinden herhalde hiç kimse itiraz etmez.
Uluslararası bazı kurumların Gülü yakın izlemede tuttuğunu ve Çankayadaki süresinin ne zaman dolacağını merak ettiğinden haberdarım. 2014te başkanlığı boşalacak bir-iki önemli kurum var, kendisine öyle bir tercih seçeneği herhalde sunulacaktır. Ülkeye günlük siyasete dönerek mi, yoksa farklı bir kulvarda mı hizmeti tercih eder? Bilemiyorum.
YouTubetan yöneltilen bu yoldaki niyetini öğrenme amaçlı soruya NTVde, Ben hizmet adamıyım, dikkatimi üstlendiğim görevi en iyi şekilde yapmaya yoğunlaştırdığım için ileriye dönük planlar yapmam anlamına gelen bir cevap verdiğini hatırlıyorum.
Hem 2014e kadar daha çok zaman var, hem de ameliyatından sonra sağlığındaki tek pürüzü de gidermiş Tayyip Erdoğanın cumhurbaşkanlığını başbakanlığa tercih edeceğine dair en ufak bir emare yok. Ak Partiyi kurarken benimsedikleri Üç dönemden fazla milletvekilliği yok kuralı onun için kaldırılabilir pekâlâ...
Bu yazımla benim de bir biçimde bulaştığım tartışmada ilgimi çeken yön başka: Cumhurbaşkanı Gülün şike konusunda Ak Parti ve Başbakan Erdoğandan farklı düşünüyor görüntüsü Saflarda çatlama var biçiminde yorumlara yol açtı. Orada kalsa yine iyi, çatlağın Gül-Erdoğan arasında değil Cemaat-Ak Parti arasında olduğunu söyleyen bile çıktı.
Çok ilginç... Olağanüstü ilginç...
Şimdi size şaşıracağınız bir şey söyleyeceğim: Cemaat ile Ak Parti arasında bir çatlak olduğuna inanmıyorum; ancak bazı iç ve dış çevrelerin böyle bir çatlak oluşturmaya ve hatta işi etrafı kırıp dökerek Ak Partiye rakip bir oluşum çıkarmaya kadar vardırma niyetinde olduklarına inanıyorum...
On yıl doldu çünkü; tek başına bir partinin on yıldan fazla iktidarda kalmasına müsaade edilmeyen bir ülke burası... Ak Parti iktidarda on yılını doldurdu. Geçmişte olsaydı daha etkin bir müdahale yoluyla iktidara veda ettirme arayışları başlardı; şimdilerde ellerinde tek bir araç kaldı: Partiyi ortasından karpuz gibi çatlatmak ve bölünmüşlüğün sandığa da yansımasını sağlamak...
Geçmişte başka partilerde gerçekleştirilmiş benzer operasyonlar başarılı olmuştu.
Ak Parti/Cemaat ile liberallerin arasını açmak... Açılan araya sevinmek... Erdoğan-sonrası dönemin tartışılmasını şimdiden başlatmak... Eş zamanlı olarak şike konusu üzerinden yürütülen tartışmaları Cemaat-Parti çatışması olarak sunmak...
Lâfı uzatmadan söyleyeyim: Geçmişten hareketle, bütün bu gelişmelerde Cemaatin veya Ak Partinin esas unsurlarının değil, partiye ve Cemaate yamanmış birilerinin parmağını arıyorum... Kendi zuhurları peşinde birilerinin...
Parmak izlerine rastlarsam sizlerle de paylaşırım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.