Bu ‘çok güzel akşam yemeği’ de nerden çıktı?
Emekli Washington Büyükelçisi ve ASAM Başkanı Faruk Loğoğlu’nun evinde ‘çok güzel bir akşam yemeği’ yenmiş.
Gazete haberi...
Bu ‘çok güzel akşam yemeği’ne, Loğoğlu’yla birlikte 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşi Semra Sezer, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Ankara üniversitesi Rektörü Nusret Aras, eski Dışişleri Bakanı Hikmet çetin, İsmet İnönü’nün kızı özden Toker katılmışlar.
çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kanadoğlu, ‘çok güzel bir akşam yemeğiydi, içeride aile ortamı vardı, lütfen speküle etmeyelim arkadaşlar’ demiş.
İnönü’nün kızı ve aynı zamanda CHP’ye ‘umut’ olarak pompalanan Gülsün Bilgehan Toker’in anası özden Toker de, yemeğin ‘çok güzel bir akşam yemeği’ olduğunu, içeride maç konuşulduğunu söylemiş.
Sezer, her zaman olduğu gibi, sessiz kalmayı tercih etmiş.
Mutlaka ‘çok güzel bir akşam yemeği’dir, mutlaka içeride maç konuşulmuştur, ama, katılımcı profili, insanı, ister istemez, bu çok güzel akşam yemeğinin mahiyeti konusunda düşündürtüyor.
Hele de ‘ara rejim’ koşullarının hüküm sürdüğü şu netameli dönemde...
Hayır, konuyu speküle etmeyeceğim.
Bu çok güzel akşam yemeği, yine katılımcı profilini gözettiğimizde, ‘gel beni speküle et’ diye bağırsa da, Kanadoğlu’nun çağrısına uyacağım.
Sadece katılımcıların kimliğini speküle edeceğim.
Loğoğlu’nu tanımıyorum. Aslında tanıyorum da, en azından bu yazı çerçevesinde tanımamayı tercih ediyorum.
Hikmet çetin, malum...
Bir dönem, sadece CHP’lilerin değil, Türkiye’nin, hatta (Afganistan’daki görevi hasebiyle) dünyanın ‘Hikmet abi’liğine de soyunmuştu ama, Hikmet Bey’deki ‘çap’ ve ‘donanım’ sorunu, ciddi bir sorunsal olarak duruyor orta yerde.
Karambolden bir Cumhurbaşkanlığı kapar mı, bilmiyorum.
Buna heves ettiğini duyuyorum, biliyorum ve kendisine ‘ışık içinde kalasın e mi’ diyorum.
özden Toker konusunda yorum yapmayacağım.
Nusret Aras’ı ise, tarihe ve vicdanlara havale ediyorum. Tarih onu, Baskın Oran’a yaptıklarıyla hatırlayacak.
Kanadoğlu’nu ziyadesiyle tanıyorsunuz. ‘367’nin mucidi’ ve Anayasa Mahkemesi’nin yol göstericisi olarak son günlerde yıldızını iyice parlattı ve laik gönüllerde taht kurdu.
Emekli olmasına rağmen ‘müddei’ sıfatını terk etmeyen Kanadoğlu’nun bir de öngörüsü var: ‘Ergenekon soruşturması da Şemdinli gibi olmaya mahkum.’
Şemdinli olayını hatırlıyorsunuz. ‘Karıştırıcılık’ yapan iki adet devlet görevlisi bombalarıyla suçüstü yakalanmış, cezalandırılmaları beklenirken, kabak konuyu mahkemeye taşımak isteyen savcının başına patlamıştı.
Sezer için ayrı bir başlık açmak iktiza...
Hiç konuşmayan, hiç ortalarda görünmeyen Sezer, bir bakıyorsunuz hiç anlatmaması gereken şeyleri anlatıyor, hiç görünmemesi gereken yerlerde görünüyor.
Görevdeyken, küfürbaz televizyoncu Tuncay özkan’ın ‘kuruluş gecesi’ne katılmış, orada hoşça vakitler geçirmişti.
Geçenlerde de, küfürbaz gazeteci Emin çölaşan’a, Başbakan’la aralarında geçen bazı mahrem konuşmaları aktarmış.
Güya Başbakan, Sezer’in Milli Eğitim Bakanı olarak görmek istediği Köksal Toptan için, ‘O işe yaramaz bir adam’ diyesiymiş...
Dürüst gazeteci çölaşan, ‘Sezer aynen bunları anlattı. Kendisi hayatta, gidin sorun’ diyor.
Devlete ait mahrem ve (anlatılması ayıp karşılanacak) kişisel bilgileri böyle uluorta pazarlayan Sezer, bu ‘çok güzel akşam yemeği’nde neler anlattı, ne tür sırlar paylaştı acaba?
Sadece maç yorumu mu yaptı?
Başka sorum yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.