Babaları siyaseten katledilen siyasetçilerin demokrasisi
Düşünün ki 15 yaşında bir çocuksunuz...
Hayatınızın ilk yılları "Başbakanın oğlu" kimliği içinde geçmiş.
Bir darbe ile devrilip tutuklanan babanızın idam edildiğini radyo haberlerinden öğreniyorsunuz bir gün.
Toprağa verdiğimiz Aydın Menderes'in gerek bireysel gerekse siyasal yaşamını bu trajik olayın etkilememiş olması mümkün müdür?
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e de aktarılan "Siyaseten Katl" geleneğinin tek örneği devlette başbakan ve bakan olarak görev almış Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın Yassıada Divanı kararı ile idam edilmeleri değil ki.
İzmir Suikastı Davası'nda İstiklal Mahkemesi kararı ile idam edilen Maliyeci Cavit Bey de, eski Dahiliye Nazırı İsmail Canbulat da "Siyaseten Katl" geleneğinin kurbanları değiller miydi mesela?
Yahut başbakanlık ve bakanlık yapan Nihat Erim'in bir suikast sonucu hayatını yitirmesi, yazar Sabahattin Ali'nin hunharca katledilmesi siyaset dışı olaylar mıdır ki?
İdamlık ve bayramlık giysiler
Veya kamu görevlilerinin de isimlerinin karıştığı "Faili meçhul cinayetler" siyaset dışı gelişmeler miydi?
Farklı dönemlerde iktidar olan siyasetçilerin "Bir idamlık bir de bayramlık giysim var" demelerini bu gerçekleri bildiğimiz için yadırgamayız.
Padişahların oğullarını, kardeşlerini, sadrazamlarını boğdurmalarını o dönemin insanları nasıl "Hikmet-i Devlet" olarak doğal karşılamışlarsa, Cumhuriyet'in ilk dönemindeki siyaseten katiller de böyle algılanmadı mı?
Neticede siyasi sözlüğümüzdeki "Siyaset Meydanı" kavramı, idam sehpasının kurulduğu mekânı ifade etmiyor mu?
Bu uğursuz geleneğin sona erdiğini galiba söylemek durumundayız bugün.
"Ya devlet başa ya kuzgun leşe" benzeri ata sözlerinin artık bir anlam taşımadıkları bir yeni dönem var önümüzde.
Bu dönemin kalıcı olması için "Tarihimizle yüzleşmek"ten hiç çekinmememiz gerekiyor.
Yüzleşmek ve kaşımak
Bazen kitleleri bazen de bireyleri hedef alan siyasi cinayetlerin nedenlerini de, sorumlularını da bilmeliyiz ki, aynı durumları yeniden sahnelemeye kalkışan olursa, bunları erken teşhis edebilelim.
Ancak bunu yaparken " Yüzleşmek" ile "Kaşımak" eylemlerini karıştırmaktan da kaçınmalıyız.
Aksi halde sürekli dünü bugüne taşır ve geçmişte kalmış olmaları gereken gerginlikleri de, kavgaları da günlük hayatımızın krizleri arasına ekleriz.
Dünle uğraşmaktan yarına dönük yaşamayı unuturuz.
İttihatçı-İtilafçı kavgası veya Demokrat Parti-CHP kamplaşması, bugünün siyasi yaşamına da yön verir.
Demokrasinin temel öğeleri olan "Akılcı uzlaşmalar"ın ve "Farklılıkların birlikte yaşayabilmeleri"nin yerini, ilkel zıtlaşmalar ve diyalogsuzluklar alır.
Sonsuz yolculuk
Hayata gözlerini yuman Aydın Menderes'i babası Adnan Menderes'in yanında toprağa verirken, bu gerçekleri de düşünmeliyiz.
Onun hayatında babasının idam edilmesi ertesinde yaşadığı ek trajediler de vardı.
İki ağabeyinden biri olan Yüksel 1972'de intihar etmiş, diğer ağabey Mutlu da 1978'de bir trafik kazasında hayatını yitirmişti.
Artık trajedilerin sahnelenemeyeceği bir sonsuz yolculuk başlıyor onun için.
Allah'ın rahmeti sonsuza kadar onun üzerinde olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.