Peki, MİT PKK'yı kullandı mı?
Son dönemde PKK-MİT ilişkisi hem çok tartışıldı hem de bu konuda çok sayıda kitap yayınlandı.
En son yeni siyasetçi eski gazeteci arkadaşım Şamil Tayyar'ın, adını "Kürt Ergenekonu" koyduğu ve "Derin PKK'nın Gizli Kodları"nı anlattığı kitabı bir hayli ses getirdi.
Kitapta, PKK'nın ilk oluşumundan bugüne uzanan çizgide kafalara takılan soru işaretleri bir gazeteci titizliğiyle ele alınıyor ve ortaya insanı ürperten bir fotoğraf çıkıyor.
Bu konuyu biraz daha derinlemesine işleyen bir başka kitap daha var: Fransa'da öğretim üyesi olan Hasan Yıldız'ın yazdığı "Muhatapsız Barış, Muhatapsız Savaş".
Bir Kürt gözüyle yazılan bu kitabın yayın tarihi 2001... PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 70'lerdeki ilk örgütlenmesinden Suriye'den çıkartılıp Kenya'da yakalanmasına, İmralı'daki ilk günlerden yargı sürecine kadar geçen sürede PKK ile "Derin Devlet" ilişkisinin hiç kesintiye uğramadığı anlatılıyor.
Kitap, PKK'nın üstlendiği siyasi misyonun başından beri hiç değişmediğini ve devlet-Kürt meselesi ekseninde bir amaç doğrultusunda programlandığını iddia ediyor.
O kadar iddialı ki, sadece kişiler üzerinden MİT PKK bağlantısını anlatmıyor, PKK'nın siyasal dilinin de bu ilişkinin bir ürünü olduğunu söylüyor.
Bu konuda sadece bu iki kitap değil başka yayınlar ve yazılar da var. Hatta Uğur Mumcu'nun 1993'te öldürülmesinin arka planında da bu ilişkiyi ortaya çıkardığı ve yayınlayacağı iddiası yatıyor.
Bizzat PKK lideri Öcalan da, başlangıçta Pilot Necati (Kaya) ve eşi Kesire Yıldırım'ın babası Ali Yıldırım gibi MİT görevlileriyle ilişkisi olduğunu kabul ediyor.
MİT'in onu denetim altında tuttuğunu, onun da MİT'in bu ilgisini kullanarak ayakta kaldığını söylüyor.
MİT'in hiç mi günahı yok
Bütün bu kitap ve yazılarda ağırlıkla hep PKK ve lideri Öcalan suçlanıyor. Elbette, "halkı kurtarmak iddiasıyla yola çıkan sol" bir örgütün ve siyasi kadrolarının derin ilişkileri varsa eleştirilir ve teşhir edilir.
Peki, bu ilişkiyi kuran MİT'in hiç mi günahı yok?
Bir ülkenin ön önemli kurumu olan istihbarat teşkilatı o ülkede nasıl bir terör örgütü kurdurabilir? Ona para verecek, tutuklamayacak, operasyon yapmayacak sonra da o örgütten şikâyetçi olacak...
Bu işte birden çok gariplik var.
Herkes Öcalan'ın bu ilişkisini sorguluyor ama nedense ne MİT'in ne de mensubu Pilot Necati Kaya'nın neden böyle bir ilişki kurduğu sorgulanmıyor.
Bir devletin istihbarat örgütünün bir terör örgütü kurdurması dehşet verici değil mi?
90'larda ortaya çıkan Hizbullah için de benzer şeyler söylendi. PKK'ya karşı devletin destek verdiği bu örgüt, PKK'ya vurduğu kadar ılımlı ve dindar Kürtleri de yok etti. Sonra da dönüp devlet görevlilerini yok etmeye başlayınca elleriyle koymuş gibi liderine karşı büyük operasyon düzenlendi.
Görünen o ki, İttihat Terakki'nin Teşkilatı Mahsusa'sından MAH'a, oradan da MİT'e kadar bu işler hep böyle yapılmıştır ne yazık ki...
Yıllardır hem 70'lerde hem de 90'larda olup bitenlerin arkasında hep MİT'in olduğu söylendi.
İstanbul Üniversitesi'ndeki 16 Mart Katliamı, Kahramanmaraş ve Çorum katliamları gibi...
Bakın eski bir içişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, Kahramanmaraş olayları için ne diyor:
"Olaylar başladı, valiye istihbarat verilmedi, askeri çağırmakta da geç kalındı. Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı. Bakanlık görevim boyunca MİT'ten bilgi alamadım."
Bu bir siyasetçinin acz içinde olduğunu gösteriyor ama o kurum için ne anlama geliyor? Düşünsenize bu ülkenin istihbarat örgütü katliamlar planlıyor, terör örgütleri kuruyor, mafya ve çete liderlerine kimlik verip faili meçhul cinayetler işletiyor ama kimsenin gıkı çıkmıyor.
Öcalan en azından "ben onları kullandım" diyebiliyor peki siz ne diyorsunuz?