Boru değil, Borusan
Doğrusunu söylemem gerekirse işin bu noktaya varacağını hesap etmemiştim, ama vardı: Başörtüsü takıntısı ünlü bir firmayı zorlamaya, hatta sarsmaya başladı... Alman BMW otomobillerini ülkemizde pazarlayan Borusan, Bizim markamız ile başörtüsü biraraya gelemez diyen bir yönetici yüzünden zor durumda.
Olan şu: Burcu Çetinkaya ünlü bir otomobil yarışçısı, aynı zamanda 24 kanalında yaptığı sporla ilgili bir programın da ortak-sunucusu... BMW firmasının temsilcisi Borusan Rallyci Çetinkaya ile sponsorluk anlaşması yapmış; o da bunu 24teki başörtülü program ortağıyla kutlamak istemiş... İki genç kadının son model bir BMW önünde çekilmiş fotoğrafı ortalığı karıştırdı...
Yeni Şafak bu fotoğrafın sponsorluk ilişkisini sona erdirdiğini birinci sayfasından duyurdu. Meğer Borusan fotoğrafı görünce, Marka imajımız bozulur gerekçesiyle Burcu Çetinkayayla varılan sponsorluk anlaşmasını yapılmamış saydı. Markanın imajı diye bir şey gerçekten varsa, esas bu olaydan sonra bozuldu o...
Kaç gündür, Borusan, Öyle değildi de, böyleydi demek için çaba gösteriyor ve suçlu olarak da firmanın marka sorumlusunu gösteriyor... Dün Yeni Şafak dışındaki hemen bütün gazetelerde tam sayfa açıklaması yer alıyordu firmanın...
Oysa o kadar tantana yapacağına, suçladığı marka sorumlusuyla yollarını ayırdığını ve Burcu Çetinkaya ile sponsorluk anlaşmasına başörtülü arkadaşını da kattığını duyursa, kanamayı daha baştan durdurabilirdi Borusan... Marka sorumlusu yerinde duruyor, sponsorluk anlaşması artık geçerli değil...
Ne kadar yanlış...
BMW bir prestij arabası; sahibinin para ve zevk sahibi biri olduğunu ilân ediyor... Tercih ediliyorsa bu sebeple tercih ediliyor. Bu otomobile başörtülüler binmesin sonucunun çıkarılmasına yol açacak herhangi bir algılama, satışları etkiler...
Var mı böyle bir algılama? Galiba var... Etrafımda, sürekli gittiğim yerlerde daha az görmeye başladım BMW markasını... Üç gün içinde etkili olur mu bir söylenti? Olduğunu hissediyorum...
Almanlar Borusan firmasını seviyorlar. Türkiyede başka distribütörleri de var, hatta bazısının satışta Borusanı geçtiği de oluyor, ama Almanlar alıştıkları firmayı değiştirmeye yanaşmıyor. İkili ilişki Borusanın kültür konularına el atmasına da yarıyor; kârlı bir ilişki bu... O sayede, Borusan, sürekli bir klasik müzik orkestrasına sahip herhalde ülkemizin tek firması...
Herkes Cem Yılmaz sayesinde öğrendi Borusan Filarmoni Orkestrasının varlığını; ancak başka amatörler de büyük konserlerde yönetti aynı orkestrayı: Rahmi Koç sözgelimi, bir de Bülent Eczacıbaşı...
Firmanın sahibi Kocabıyık Ailesi... Ailenin büyüğü Asım Kocabıyık Afyonun Tazlar köyünden... Köy bugün de muhafazakârlığıyla biliniyor. Asım Bey yıllarca Beyoğlunda terzilik yapmış, ardından ticarete, daha sonra sanayie atılmış... 1984te Almanlardan BMWnin temsilciliğini almış... Borusanın portföyünde Alman Mannesmann firması da var.
İşin garip tarafı şu: Borusanın BMW temsilciliğini etkileyeceğe benzeyen son olayda ayağına dolanan başörtüsü ve Yeni Şafak gazetesi Kocabıyık Ailesine hiç de yabancı değil... Yeni Şafakın sosyolog ve öykücü yazarı Fatma Barbarosoğlu da Afyonlu ve Kocabıyık Ailesinden... Yakın zamana kadar yazılarında Kocabıyık soyadını da kullanıyordu Fatma Hanım...
Süleyman Demirelin cumhurbaşkanlığı döneminde çağdaş olmayı Batı müziğiyle ilintilendirmesini hatırlıyorsunuz herhalde. 28 Şubat sürecinde, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası 10. Yıl Marşını çalarken İşte Çağdaş Türkiye demişti Süleyman Bey... Asım Beyin klasik müziğe desteği o günlerden...
Acaba Almanlar bütün bu olan-bitene ne diyorlar? BMW modasını Türkiyeye ilk taşıyanlar Almanyayı ikinci vatan tutan bizim insanlarımızdı; sakallı erkekler ile başörtülü Alamancı işçiler... Türkiyede başlayan hareketlenme Almanyaya da ulaşır ve BMW satışları Borusanın krizi kötü yönetmesinden orada da etkilenirse ne olacak?
Belki Almanca bir ilân da verirler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.