Kampüsteki başbakanlık!
Haberi gazetelerden okuyunca, yeni bir başbakanlık binasının yapılmasının hangi kabuller çerçevesinde tasarlandığını düşünmeden edemedim.
Başlıkta, başbakanlığın Beyaz Saray (ABD) modeline göre inşaa edileceği belirtiliyor. (Herhalde mimarî olarak değil, fonksiyon olarak Beyaz Saray model alınacaktır.)
Türkiyenin en iyi korunan, en güvenli kamu kurumlarından biri olacağı haberin başında yer alıyor.
Haberde, yeni hizmet binasının Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyacağı da ifade ediliyor.
Ve nihayet, yeni yapılar grubundan kampüs olarak söz ediliyor... Velhasıl, bir alaşım, bir halita gözler önüne geliyor.
Sonundan başlayalım: Kampüs, dilimize şehir dışında inşaa edilen üniversitelerin bir hediyesi. Latince asıllı bu kelimenin kamptan türetildiğini söylersek, asıl anlamına yaklaşabiliriz. Kamp, yani ordugâh! Kampüs esasen garnizon veya açık arazide kurulan kışla anlamı taşıyor. 1950lere kadar sadece askerî anlamı ile kullanılan kelime, ABDde Princeton üniversitesi tarafından bugün bizde de câri olan mânası ile kullanılmış ve zamanla yaygınlaşmış.
Türkçenin kampüse ihtiyacı var mı? Dil Kurumu da bir zamanlar böyle düşünmüş olmalı ki, yerleşke kelimesini icad etmiş. Buna tam tabiriyle uydurmuş dememiz gerekiyor. Yer köküne, -leşke eki getirilerek yapılan bu kelimede, asıl mesele ekte.
Türkçede böyle leş-ke/laş-ka eki taşıyan kelimeleri arıyoruz, ama pek bulamıyoruz. O zaman türkçede ya böyle bir ek yok ya da işlek bir ek değil diyoruz.
Dil Kurumununki her zamanki ben yaptım oldu mantığı!
Şimdi Türkiyede üniversiteler ikiye ayrılıyor: Kampüsler ve yerleşkeler! Üniversite binalarının toplu adlandırmasını, tarihimizden aramak daha doğru olmaz mıydı? En köklü üniversitemiz olan İstanbul Üniversitesi kuruluş yılı olarak Fatih medresesini alıyor. Dolayısıyla, ad belli: Külliye!
Eğitim-öğretim amaçlı yapıların tamamı, bu kelime ile ifade edilebilir. Esasen, külliyelere önce imaret denirdi. Mimarî yapılar topluluğu böyle adlandırılır. Tabiî kelimenin mamurluk, bayındırlık anlamı da var. İmaret kelimesi zamanla, imaret içinde yer alan aşhaneyi, yoksul aşhanelerini ifade eden bir anlam kazanmış ve bu yüzden külliye tercih edilmeye başlanmıştır. Bu arada, manzume kelimesinin de aynı anlamda kullanılabileceğini hatırlatalım. Manzume, bir bütün meydana getirmek üzere bir araya toplanan şeylerin tamamı, demek.
Bu isimlendirme meselesinden sonra Ankarada (80 yıl içinde) bu kaçıncı başbakanlık binası sorusunu sormak durumundayız. Hâlâ ayakta duran üç başbakanlık binası var. Birincisi, tarihî vilayet binasının karşısında, uzun zaman Maliye Bakanlığı olarak kullanılan bina. İkincisi, yine uzun süre Sayıştay olarak kullanılan ve şimdi Kültür Bakanlığına geçen Ulusta ilk Meclisin altındaki yapı.
Üçüncüsü de halen kullanılan Kızılaydaki yapılar topluluğu... Bu arada, onun beş yüz metre kadar batısında bulunan DPT binasının da aynı maksatla kullanıldığını hatırlatalım.
Bu yapıların hiçbiri caddeden, sokaktan yalıtılmış binalar değil. Halkın yolu katedip, kaldırımı çıkıp ulaşabileceği cinsten yapılar. Bir aralar, Bülent Ecevitin son başbakanlığında, başbakanlığın bulunduğu sokak, yaya ve araç trafiğine kapatılmıştı. AK-Parti iktidara geldikten sonra, yapılan ilk işlerden biri, şehrin sokağını, halka ve araçlarına açmak oldu. Elbette kontrollü olarak.
Birleşik Kırallığın, yani İngilterenin başbakanlık binası, bir cadde üzerindedir ve yanılmıyorsan, Downing Sokağı 10 numara olarak bilinir; kim bilir kaç yüzyıldır. İngilizlerin parlamentosu da her halde 400 yıllık filandır. Milletvekilleri bugün sığmamakla beraber, genişletilmesi veya yeni bir bina yapılması düşünülmemektedir.
Ya ABDnin Beyaz Sarayı kaç yüz yıllık? O da üç yüz yılı bulan bir geçmişe sahip.
Bunlara bakarak, habire meclis binaları, bakanlık binaları, başbakanlık binaları yapmanın ne anlama geldiği üzerinde de düşünmemiz gerekir.
İki Almanya birleşince, Başkent Berline taşındı ve orada yeni bir başbakanlık binası yapıldı. Tarihî yapılar arasında, ben varım demeyen, modern tarzda, sade fakat iddialı bir başbakanlık binası! Tabii ünlü mimarların elinden çıkmış.
İşi sadeliğe getirdik. Yeni binanın güvenliği yanında ihtişamı da ihmal edilmemiş olmalıdır, diye düşündüğümüzden. Bina için Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyacağı ifadesinden bunu çıkarabiliriz.
(Yarın devam edeceğiz)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.