Ergenekoncuların en büyük numarası...
Demokratikleşme ile vesayet arasında siyaset, yargı ve medya cephelerindeki mücadele kıyasıya devam ediyor.
Vesayet cephesi, değişen Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuyamamanın, hazırlıksız yakalanmanın şaşkınlığını üzerinden bir türlü atamıyor. Kendilerini çok güçlü zannettikleri bir sırada, yuvarlandıkları çaresizliğin girdabında, nafile direnmeye çalışıyorlar. Fakat yargılandıkları davalarda deliller çok güçlü. Yargı yoluyla bir netice almaları asla mümkün değil. Bu çaresizlikle bir taktik geliştirdiler. Ben buna, Ergenekoncuların en büyük numarası diyorum. Hâkimlere değil, kamuoyuna konuşuyorlar. Hedef kitleleri de, AK Parti'ye ve Gülen hareketine (buldukları tabirle cemaate) hasım olanlar... Çünkü Türkiye'de, belli medyanın organize çalışmasıyla ve CHP ile MHP'nin, Ergenekon sanıklarını milletvekili seçtirmeye kadar varan sahiplenmeleriyle, manipüle edilmiş bir kamuoyu var. AK Parti ve Gülen hareketi hakkında, söylenen her şeye sorgulamadan inanan bir geniş kitle var. Bu kitle Cumhuriyet, laiklik ve yaşam tarzları konusunda, sürekli korkutuluyor ve her türlü dezenformasyona inanmaya hazır hale getiriliyor.
Bunun son örneği, önceki dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasında görüldü. Başbuğ tutuklanma öncesi yaptığı konuşmada; "Takdir yüce Türk milletinindir." dedi. Kastettiği, o korkutulan, endişeleri ve kaygıları sürekli beslenen kitleydi. Yoksa "millet", referandumda yüzde 58 evet demiş, Ergenekon davalarını destekleyen bir irade ortaya koymuştu... Şunu da belirtmeliyiz ki, Başbuğ'un ve Ergenekon dostlarının bütün çabalarına rağmen, artık o kitle de vicdanındaki tereddüdü tavırlarına yansıtmaya başladı. 26. Genelkurmay Başkanı tutuklandı, yüz binler sokağa dökülmedi. İzmir'de bile yüz tane İşçi Partili bir araya ancak gelebildi. Hele 17. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in yargı önüne çıkacağı şu günlerde, "26. Genelkurmay Başkanıyım" demenin bir kıymeti harbiyesinin olmadığı da ortada...
Yazımı, bir hatırlatma ile bitireyim. İlker Başbuğ, İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasıyla birleştirilen İnternet Andıcı davasında yargılanacak. İddianamede, LAW'a boru, belgeye kâğıt parçası demesinin, plan gereği olduğu söyleniyor. Mart 2006 tarihli o malum belgedeki planda şunlar vardı: (Taraf gazetesi bu planı, "AK Parti'yi ve Gülen'i Bitirme Planı" manşetiyle vermişti.) "Eylemler, Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak. 'Fethullah Gülen (FG)'ciler gemi azıya aldılar. Doğrudan TSK'ya saldırıyorlar' teması işlenecek. Askerî suç kapsamında yapılacak ışık evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb.. materyal bulunması sağlanarak, FG Grubu, 'Silahlı Terör Örgütü' Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmaları askerî yargı kapsamında yürütülecektir. Ilımlı İslam konusu özellikle vurgulanacak, FG'cilerin ABD güdümünde hareket ettikleri yoğun olarak dile getirilecektir.
Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.
İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra FG'ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara (Yahudilik, CIA, Mossad, Moon Tarikatı, Humeyni; vb...) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır. Ev baskınları kapsamında Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin evlerde bulunması sağlanacaktır. AKP mensubu kilit haberleşmeciler tarafından, kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılarak, AKP içerisinde ciddi anlamda anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde algılanması sağlanacaktır." Bu planın hâlâ birileri tarafından harfiyen uygulandığını görmek şaşırtıcı olabilir mi? Önümüzde yeni bir anayasa çalışması var. Mücadele, orada da devam edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.