Dink davası milat olmalı
Bundan beş yıl önce "Hepimiz Hrant'ız hepimiz Ermeniyiz" derken bir tek şey istiyorduk; cinayet işletmeyen bir devlet ve herkese adalet.
Ama bu ülkede, ne devlet cinayet işlemekten vazgeçti, ne de "adalet" yerini buldu. Dink kararı bir kez daha gösterdi ki, kurduğumuz devleti "adaletli" bir devlete dönüştüremedik.
Bu nedenle devletin kapatmak istediği Hrant Dink dosyası, vicdanımızda açılan yara olmasına rağmen bize bu yapıyla hesaplaşma fırsatı sunuyor.
Çünkü ilk kez cinayet üreten o karanlık yapıyı kuyruğunda yakalama şansı bulduk. Birkaç kişi mahkûm edilseydi, bu yapıyla hesaplaşma tam gerçekleşmeyecekti.
Mahkeme bir anlamda rolünün gereğini yaptı.
Şimdi sıra bizde...
Onca değişime rağmen bu devlet yapısı hâlâ cinayet üretiyorsa üç beş kötü adamın mahkûm olmasıyla yetinemeyiz. O yapının genetiği değişmeli.
Onu değiştiremediğimiz için Sabahattin Ali'yi kendini bilmez biri öldürmüştü. Abdi İpekçi'yi Mehmet Ali Ağca diye bir "meczup", Uğur Mumcu'yu birkaç şeriatçı, Musa Anter'i öfkeli birkaç itirafçı katletmişti.
Dahası Susurluk'a birkaç Özel Harekâtçı'nın, balyoz darbe planına ise "rahatsız" genç subayların gazına gelen, birkaç darbeci generalin paranoyası mı diyeceğiz?
Bu aldatmacaya son noktayı koyma şansı şimdi önümüzde duruyor.
Çünkü geçmişte olanların hiçbiri bu kadar açık ve net bir fotoğraf vermemişti. Dink cinayetiyle derin yapı "suçüstü" yakalandı.
Bu nedenle hükümeti de muhalefeti de zorlayarak geri dönüşe izin vermeyen bir hukuk devleti istemenin tam zamanı.
Bugün saat 13.00'te Taksim'den başlayacak yürüyüş bir milat olmalı ve bunu yüksek sesle Ankara'ya iletmeliyiz.
"Derin devlet bitmemiştir"
Mahkemenin Dink kararı toplumun her kesiminde tepki aldı ve alıyor. Peki, vicdanları yaralayan bu karara meclis nasıl bakıyor?
Meclis'te konuştuğum milletvekilleri büyük oranda mahkemenin kararına tepkili... Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Dr. Mustafa Şentop, Dink kararı için şöyle diyor:
"Türkiye'de müesses nizam bilemediğimiz, anlayamadığımız yerlere kadar uzanıyor ve güçlü bir örgütlenme içinde. Devlet içindeki organizasyonların, çetelerin yapısı çökertilmiş değil. Dink davası bu açıdan önemli bir işaret. Onun ötesinde bir varlığı gösteriyor. Bunun üzerine gitmek lazım."
Meclis'teki kulislere girer girmez eski meslektaşımız Şamil Tayyar'la karşılaşıyorum. Tayyar'a AK Parti'nin değişim ve dönüşüme imza attığı bir dönemde işlenen bir cinayetin bu noktaya gelmesini nasıl açıkladığını soruyorum:
"Bir facia... Bu karar 'derin devlet bitmiştir' diyen herkese kapak oldu. Ben hep söyledim, derin devlet hâlâ faal. Nüfuz kullanabiliyorlar, yargıyı etkileyebiliyorlar. Bu da öyle bir karar. O genç insanların internetten bir şeyler görüp bu cinayeti işlediğini söylemek için ya çok saf olmak gerekiyor ya da art niyetli... Mahkemenin bu kararı Türkiye'nin hukuk tarihine bir kara leke olarak geçmiştir."
AK Parti kulisinden muhalefet partilerinin kulisine geçiyorum. Çok kalabalık değil. Ayaküstü CHP'li Durdu Özpolat'la konuşuyorum. Öfkeli bir tepki veriyor:
"Bu işe bir son vermeliyiz. Tek başına bir adamın canı sıkılıp gidip gerçekleştirdiği bir suikast değil bu. Devletin de bilgileri dahilinde gerçekleşen bir organizasyon olduğunu herkes biliyor. Mahkemenin kararı adil değil."