Yaşanan acılar dinecek mi dersiniz...
Hukuki açıdan anlamsız ve iki ülke ilişkilerini iyice bozacağından da tehlikeli bir yasa tasarısının Fransada Senatodan kabul alacağına inanmıyorduk. Hepimiz, hemen herkes...
Fransadan ise farklı haberler geliyordu: Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bizzat ilgilendiği tasarının yasalaşması için bütün tedbirleri almış, Senatonun en az katılımla toplandığı pazartesiye aldırdığı oylama gününe karşı görüşteki senatörlerin gelmemesini de sağlamıştı; Hukuki değil diyenleri de İptali için Anayasa Mahkemesi yolu açık bahanesiyle susturmayı başarmıştı Sarkozy...
Demokrasinin kötü kullanımına en çarpıcı örneklerden birini bu olayla veriyor Fransa: Bir seçimden başarıyla çıkmış yeniden seçilmesi zor görünen bir politikacı, konumunun kendisine sağladığı gücü, kişiselleştirdiği bir konuyu milli bir davaya çevirerek Türkiyeyi rencide edecek biçimde kullanıyor; Fransız demokrasisi de -maalesef- buna izin veriyor...
Bir de Yasa konusunda Türkiye sâkin olmalı aklını vermeyi ihmal etmedi Sarkozy...
Zaten sâkiniz. Tarihimizin bir döneminde, koskoca bir imparatorluğu ismiyle, cismiyle ve hacmiyle -o da ancak bir İstiklâl Savaşı verilerek- küçülmeye mahkum eden, ihtirası akıllarından hayli ileride bir kadronun sebep olduğu büyük bir facianın hesabı bizlerden bugün sorulmak istenmesine rağmen... Oysa elimizden gelse, o faciayla birlikte, Devlet-i Aliyenin tarih sahnesinden yok olmasının hesabını sebep olanlardan bizler soracağız...
İşin daha tuhaf tarafı şu: İmparatorluğu çökerten kadro, bunu engellemek veya geciktirmek amacıyla tedbirler almaya çalışırken, ilham kaynağı olarak seçtikleri ülke Fransaydı. Bugün de sistemleri birbirine en çok benzeyen iki ülkedir Fransa ile Türkiye...
Ankaradan yükselen Yapılmak istenenin Fransanın sürekli savunduğu değerlerle çeliştiği yolundaki itiraz pek yerinde değil. Fransanın öyle tek-tip bir değerler sistemi yok; kendilerine-özel değerler yanında sadece kendileri-gibi-olmayanlar için benimsedikleri çifte-standartlı değerlere de sahiptir Fransızlar...
Sarkozynin üslûbu belki biraz daha kaba ve kör gözüm parmağına; yoksa Sarkozynin her türlü baskıyı uygulayarak hayata geçirdiği, Türkiyeyi ve insanlarını rencide eden yaklaşım Fransız kültürünün yabancısı değil... Birkaç bilge adam ile bazı hukukçuların seslendirdiği itirazlar esas istisna; Fransayı her zaman Sarkozy-tipli politikacılar temsil etti.
Ne bekliyor acaba Sarkozy? Çıkardığı yasayla tarihin bir döneminde yaşanmış facianın hesabını gördüğünü mü? 1915in yüzüncü yıldönümüne gidilirken bir yerlerde planlanan kapsamlı bir kampanyanın ilk ateşini yaktığını mı? Haksız olduğu için sesini çıkartamayan ve Türkiyeyi daha fazla öfkelendirmek istemeyen İsraili bu yolla mutlu etmeyi mi?
Hepsi birden gerçekleşse ne olacak?
Türkiye elbette sakin olmalı, ama bunu da Sarkozynin temsil ettiği Fransanın yanına da kâr bırakmamalı. Fransanın çıkarlarını zedeleyici, canını acıtıcı bir çizgi mutlaka izlenmeli. Bunu başka ülkeler üzerinden yürütmeye de gerek yok; Türkiyenin elinde Fransayı pişman edecek ekonomik, siyasi, kültürel ne kadar koz varsa hepsi değerlendirilmeli.
İllâ yüksek sesli veya aşırı tepkiye ihtiyaç yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.