Bir Kanadoğlu icadı daha...
Sabih Kanadoğlu, düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmayı seven bir emekli Başsavcı. Nerede ‘kompleks’ bir mesele var, hemen devreye giriyor.
öngörüsü de çok yüksek.
Neredeyse, dediği her şey çıkıyor.
Mesela, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ‘367 engeline’ takılacağını söylemişti ki; o güne kadar herhangi bir ‘rakamlar topluluğu’ olmaktan öte gitmeyen 367, birdenbire siyasetin akışını değiştiren bir ‘engelleme mekanizmasına’ dönüşüvermişti.
öyle de oldu.
Seçim 367 engeline takıldı.
Kanadoğlu da, ‘367’nin mucidi’ olarak şöhretine şöhret kattı.
Fakat, hiç kimse de çıkıp sormadı, ‘367 nereden de Kanadoğlu’nun icadı oluyor? Bu, YöK eski Başkanı Erdoğan Teziç’in 70’li yıllarda ortaya attığı bir tezdir. Ayıp olmuyor mu?’
Neden ayıp olsundu?
Maksat hasıl olduktan sonra, icada ‘mucit’ aramanın ne gereği vardı?
Kanadoğlu, iktidar partisi hakkında kapatma davası açılacağını söylemişti.
Bu öngörüsü de tuttu.
İddianamenin yüce mahkeme tarafından kabul edileceğini söylemişti.
Bu da tuttu.
Meclis çoğunluğunun onayladığı anayasa değişikliğinin, güzel ve laik anayasamızın ruhuna ters olduğunu, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin bu değişikliği esastan görüşüp reddedeceğini söylemişti.
Bu da tuttu.
Esastan görüşülen bu değişiklikle ilgili yüce mahkemeden bir de ‘yürütmeyi durdurma kararı’ çıkacağını söylemişti.
çok şükür bu da tuttu.
Şimdi de, ‘Ergenekon davasının Şemdinli’ye benzeyeceğini’, AK Parti’nin kapatılacağını, Cumhurbaşkanı Gül’ün oradan ineceğini yahut indirileceğini söylüyor.
Dün, bir televizyon kanalında, mevcut öngörülerine bir yenisini daha ekledi.
Kapatılan partinin yerine yenisi kurulursa, o da kapatılırmış.
çünkü, yeni bir parti, ‘hukuka karşı hile’ anlamına gelirmiş.
Ne olacakmış peki?
Şöyle olacakmış:
İktidar partisi kapatılacakmış, boşta kalan milletvekilleri ‘hukuka karşı hile’ suçunu işlememek için, bir sonraki yasama dönemini bekleyecekmiş.
Nasıl yani?
Okuyunca ben de ‘Nasıl yani?’ diye sordum ama içinden çıkamadım.
Kapatılan partinin üyeleri 23. dönem meclisinde kesinlikle tekrar yer alamazlarmış. Bu dönem sona erer, 24. dönem başlar, o zaman tekrar Meclis’e gelebilirlermiş. Bu nedenle klonlama konusunun da telaffuz edilmemesi gerekiyormuş?
Bir Kanadoğlu icadıyla daha karşı karşıyayız.
üstelik, daha önce duyulmamış, ‘patent sahibi’ bilinmeyen bir icat bu.
Sabih Bey, iddianamede yer almasalar bile, geride kalan üyelerin (kapatılan yahut kapatılacak bir partinin müntesipleri oldukları için) zımnen ‘yasaklı’ sayılacaklarını (daha doğrusu sayılmaları gerektiğini) söylüyor.
İnanmayacaksınız ama, aynen bunları söylüyor.
Eskiden olsa, ‘hadi canım, olur mu öyle şey’ der, güler geçerdik.
Şimdi geçemiyoruz.
çünkü karşımızda her öngörüsünü tutturan bir ‘Başsavcı’ var.
Demek ki, yoktan var edilmiş 367 önerisinden sonra, şimdi de ‘hukuka karşı hile’ konusunu tartışacağız.
Bu konu da herhalde sonunda Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak ve her derde deva yüce mahkeme ‘Ceza almayan üyeler mustafi sayıldıkları için yasama faaliyetine katılamazlar, yeni parti kuramazlar’ türünden bir karar alacak.
Herhalde böyle olacak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.