Katılıyorum
Dindarları kızdıracak haber diye düştü siber boşluğa. Neymiş bizi kızdıracak diye merak edince gördüm ki kızacak bir şey yok. Bilakis. Katılıyorum. Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum.
Benim gibi düşünen birçokları var. Can Dündar, madem milli güvenlik dersi kalkıyor, din dersi de kalksın demiş. Ne yalan söyleyelim doğru söylemiş. Milli Güvenlik dersinin kalkmasında geçen günlerde medyaya yansıyan başı örtülü öğrenci olayı ne derece etkili oldu bilemiyorum -belki de bardağı taşıran son damla oldu- ama yerinde bir karar olmuş. Güvenlik dersini ileride polislik yapacaklara yani polis koleji öğrencilerine, askerliği meslek olarak seçecek olanlara verseler anlarım, ama biz yıl bittiğinde hiç bir şey hatırlamayacağımız dersden, değil bir şey almak, vakit öldürmenin dışında bir şey yapmadan çıkmıştık. Haftanın bir gününde resmi üniformasıyla gelen asker öğretmen genel bilgiler verir çoğu zaman bir iki anektodu bizimle paylaşmasıyla ders sonlanırdı.
Bir defasında da silahını göstermiş, elimize almamıza müsaade etmişti, hatırlarım. Son onyıllara gelince, asker kesiminin içinde hızla yayılmış olan İslam alerjisi özellikle 28 Şubat çerçevesinde yeniden şahlanmış en ağır bedel de yine başı örtülü çocuklara ödetilmişti. Benim şahsen bildiğim üç dört kişi var mesela, milli güvenlik dersinde baş açmaya zorlandıkları için kabul etmeyince bir üst sınıfa geçememiş, liselerinden mezun olamamışlar... Bugün de benzer durum mevcut. Eyüp İmam Hatip lisesinde başı örtülü öğrenciye baskı yapan milli güvenlik hocası örneğinde olduğu gibi...
Dönelim şimdi asıl meseleye. Milli Güvenlik dersinin kaldırılmasıyla gelen din dersi kaldırılması teklifi. Her şeyden önce şuna açıklık getirelim. Çocuklarımız bilmezler, eskiden din dersi denir ve gerçekten içinde din içinden bir takım bilgiler verilirdi. Ben sekülerliğin en üçü sayılan, Kemalist değerlerin verildiği bir eğitim kurumunda okudum buna rağmen hatırlarım din dersinde biraz birşey verilirdi. Dini eğitimimi ailemden aldığım için benim gibiler için yine günün sonunda, eğlenceli geçen bir hoş vakitti bu zaman dilimi. Sonraları dersin adı da içeriği de değişti, din ve ahlak bilgisi ve sonunda da din ve ahlak kültürü haline çevrildi. İşin içine ahlak, kültür gibi kavramlar da girince din olan dinin ağırlığı da eşit miktarda azaltıldı, sulandırılmış bir iyi insan nasıl olunur kurslarına dönüştürüldü.
Peygamber Efendimizin hayatının yerine mesela, Atatürkün çocuk sevgisi ile ilgili anektodlar işlenmeye başlandı. Türk-İslam sentezi de böylece erişkinliğine ulaşıyordu. Maksat hasıl olmuştu. Konu din ise onu da biz ele alırız anlayışı ile çıkılan yolda, din dersinin içi boşaltılıyor, faydalı sayılabilecek ve fakat dinin bire bir kendi olmayan kültürel değerlere yer açılıyordu. Bir çeşit sekülerleşme yani. İslama milliyetçi bir kimlik giydiriliyor, dinin milleti olurmuşcasına Türkün İslamı pompalanıyordu.
Bu yolculuğun sonu belli. Üç gülhu diyen bir millet... Mezarlıklarda her nefis ölümü tadacaktır diye bir söz var diye itirazını yükselten cahil Kemalist... Bana, anneannemin ölüm döşeğinde başında okuduğum ayetlere, okumayın lütfen diğer hastalar korkuyor diye müdahale eden GATA doktoru!....
Bugünlere böyle gelindi. Lafı uzatmaya gerek yok. Din dersi de kalkmalı. Diyanet de. Devlet dinden diyanetten elini çekmeli. Verdiği zarar yeter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.