Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

İslamî kesim ve demokratlık...

İslamî kesim ve demokratlık...

Sayın Başbakan'ın başlattığı "dindar nesil yetiştirme" tartışmasına girmek istemiyorum.


AK Parti'nin on yıla yaklaşan iktidarında, bu yönde bir şey yapıldığını da bilmiyorum. Meselenin siyasî tarafı da var. Sayın Erdoğan'ın, CHP'li milletvekillerinin katsayı konusunda Danıştay'a iptal başvurusu yapmaları üzerine konuştuğunu da hatırlayalım... "Nedir CHP'nin bu imam hatiplilerden istediği?" isyanının söylettiği bir ifade bu. Sayın Başbakan'ın bir cümlesini alıp, buradan niyet okumaya kalkmak da insafa sığmaz. Nitekim Sayın Erdoğan, "Farklı inançlara yaklaşımımız ortada. Öğrencileri formatlamak gibi bir niyetimiz yok. Kimseye bir dayatma yapmadık. Aksine daha çok özgürlük ve demokrasi diyoruz." sözleriyle tavzih yapmak zaruretini kabul etti.

Dindarlık, ortak ölçüsü olmayan bir sıfattır. Dindarlık bir paye de değildir. Dindar nedir? Mesela dinin vecibelerini yerine getirmek dindarlığa kâfi midir? Gönül yıkan, kaba saba, nobran, ukala, insanlara eziyet eden, kendisine hiçbir konuda güven duyulmayan birinin, kendisini dindar ilan etmesi, dine de zarar vermez mi? Mesela dindarlık şekil midir, öz müdür? Kendini dindar görmediği halde, Allah katında makbul insanların sayısı az mıdır? Şahsen benim İslamiyet'ten anladığım; insanlardan bir insan olmak, bütün insanlar için sancı çekmek, bu dünyada hiçbir beklentiye esir düşmeden sadece Allah'ın rızasına kilitlenmek ve hayırlarda, iyiliklerde yarışarak kötülüklere mani olmaya çalışmaktır... Bunu yaparken de, tevazu, nezaket, hoşgörü, uzlaşma ve sevgi esas alınmalı, paylaşma kabullenilmelidir... İşte burada demokratlık öne çıkıyor.

Zaten üzerinde durmak istediğim asıl konu da bu. "İslamî kesim ve demokratlık..." 1966-1967'den itibaren gençlik yıllarımızda, sol çok öne çıktığı için biz kendimizi "sağcı" olarak kabul ve ifade ediyorduk. Kimimiz "Ülkücü", kimimiz "Mücadeleci", kimimiz "MTTB'li" idik. Şimdi bu kuşak siyasette, medyada, bürokraside, iş dünyasında, kültür ve sanatta "Yeni Türkiye"ye omuz veriyor. Yani dünün sert, kavgacı, sadece Batı karşıtlığı ile tepki hareketinden ibaret oluşumlar, bugün her alanda sorumluluk alıyor, hizmet ediyor.

Çoğumuz müspet anlamda değiştik ve bu değişimi de en yalın şekilde; "Milli Görüş"ten AK Parti çizgisine geçişin getirdiği üç dönemdir de güçlenen iktidarın varlığı anlatıyor. Sol-laik kesim, Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuyamaz ve kendini sadece AK Parti karşıtlığına mahkûm ederken, bizler şimdi "muhafazakâr demokratlar" şemsiyesi altında ve en önemlisi, her türlü rövanş duygusundan uzak kalarak ayağa kalkmış bulunuyoruz. Geldiğimiz nokta bizi sevindiriyor, umutlandırıyor, heyecanlandırıyor.

Ama Türkiye bizden ibaret değil ve Kemalist cemaatin düştüğü hataya bizim de düşme ihtimalimiz var. Bunu tek bir şey engelleyebilir: Kendimizi sorgulamak, özeleştiriyi öne çıkarmak... Her gün aynaya bakmalı ve hiç çekinmeden kendimize şunu söylemeliyiz: Kendine Müslüman, kendine demokrat olma... Böyle olduğumuz için değil, böyle olmamamız için kendimizi ikaz etmeliyiz.

Bir kaderdenk noktasındayız. Otoriter laikliğe dayanan vesayet sisteminin payandaları sarsılıyor. Demokratikleşme yolunda, referandumdaki yüzde 58 evet ile aldığımız yol çok değerli. Bir yandan da dünya ile köprüler kuruluyor. Dünyadan kopmak yerine, kendimiz kalarak dünya ile entegre olmanın baharları yaşanıyor. Üç asırdır sömürülen İslam coğrafyası, yeni dünyanın esaslı bir aktörü olarak sahne alıyor. Türk dünyası, yeni uluslararası bir güç olma yolunda.

Tarih altın bir fırsat sunuyor. Başkalarını da düşünmek zorundayız. Başkalarıyla birlikte, fikir ve ifade hürriyetinin, din ve vicdan özgürlüğünün, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir dünyada birlikte yaşama dışında bir yol yok. Paylaşma temelli bir zihniyete ihtiyacımız var. Herkesin var...

İç barış, evrensel barış, huzur, istikrar, refah.. hepsi böyle bir ufuk enginliğine muhtaç...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi