Kuşku penceresinden bakınca gördüklerim
Herkesin ara sıra hata yapma hakkı vardır; çok uzun zamandır kullanmadığım o hakkımı bugün izninize sunuyorum... Aşağıda okuyacaklarınız, sonunda hatalı çıkarsa, gönlümün genişliğine ve yaşlanmakta olan birinin iyimserliğine verilsin.
MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasını hükümet ile onu bugüne kadar desteklemiş olan siyaset-dışı bir yapının çekişmesine bağlayanlar olduğunu biliyorum. Neredeyse herkes aynı görüşte; hangi yazıya göz atsam, hangi yorumcuya kulak versem, Çatışma başladı hükmüyle karşılaşıyorum.
Daha önce sağda-solda çıkmış bazı yazıları kanıt olarak sunuyor ve hepsinden yolun sonuna gelindiği sonucunu çıkarıyorlar: Hükümet ile destekçisi arasında çıkar çatışması yaşanıyormuş;... Savcılar ile polis bir tarafta, hükümet ile MİT başka tarafta yer alan güçlermiş... Biri diğerini ifadeye çağırmakla zarını atmış, diğeri de iki polisi görevden almakla...
Özellikle hükümet çevrelerinin verdiği şaşkınlık görüntüsü bu tespitleri doğruluyor; yani benim yanlış olduğuna inandığım tespitleri...
Burada bir sorum olacak: İki vazoyu birbirine vurduğunuz zaman nasıl bir sonuç ortaya çıkar? Ya da iki yumurtayı? İkisi de kırılır, değil mi? Vazo ile yumurtayı tokuşturduğunuzda da aynı sonucu alırsınız; farklı olmaları ikisinin de kırılmasını engellemez.
Ak Parti ve hükümetiyle destekçisi konumundaki bir siyaset-dışı yapının birbiriyle kapışması da farklı bir sonuç getirmez: Siyasi güç elbette yıpranır, ama siyaset-dışı gücün durumu da ondan farklı olmaz. İkisi de varlığını benzer değerlere bağlılık ve ortak amaçlar için çaba göstermeye borçlu olan, birbirine yakın fakat farklı alanlarda çalışan güçlerdir bunlar...
İkisinin çatışmasından, en iyimseri gücünü kaybetmiş bir iktidar ile en kötümseri bambaşka bir hükümet tablosu doğar.
Size bunlar iki tarafça göze alınabilir seçenekler gibi görünüyor mu? Bana görünmüyor.
Yaşananlara farklı bir pencereden bakmak gerekiyor; kuşku penceresinden... Olanları zihnimize yerleşmiş hazır kalıplarla yorumlamak yerine, her şeyi sorgulayan bir akılla ele almakta yarar görüyorum.
Vardığım sonuç şu: Neyi, kim, hangi amaçla ve nasıl bir sonuç almak için yapıyor olursa olsun, istenen, ülkeyi on yıldır yöneten siyasi kadronun tasfiyesi veya o iktidarın zayıflatılarak bugüne kadar kabul etmekte direndiği yanlışlıklara direnemez hale getirilmesidir. Elinde hayata geçirmeye çalıştığı sağlam bir programı bulunan güçlü ve kararlı bir iktidar, on yıldır milli çıkarlar istikametinde ülkeyi yönetiyor; ya gücü kırılacak, ya da direnci hükümetin...
MİTçiler haklı, Emniyetçiler haksız demek veya tam tersini ileri sürmek bizi hep aynı yanlışa götürür: Başlatılmak istenen yıpratıcı bir yapay çatışmada taraf tutmaya... Ortada MİTi, Emniyeti, savcıları ve mahkemeleri aşan, iktidarın en ileri gelenlerinin bile kavramakta zorlandığı bir garabet var çünkü.
Ne olduğunu doğru anlamak için, etrafımızda neler olduğuna ve Türkiyenin olan-bitene verdiği tepkilere bakmak yeterli.
Umarım hatalı çıkmam, umarım hata etmişsem bile hoşgörürsünüz. Bu yılın hata hakkını bu yorumla kullanıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.