Son yüzyılın en büyük casusu Kuşçubaşı Eşref Bey
Eşref Sencer Kuşçubaşı ya da Uçan Şeyh ya da Hazret-i Bek (Bey Hazretleri) sadece Teşkilat-ı Mahsusanın Süleyman Askeriden sonraki Reisi değil, aynı zamanda Arap Yarımadasında Osmanlının son dalgalanan bayrağı, casusluğu sanata dönüştüren yiğidi ve gerilla savaşçısıydı da. Kuşçubaşı Eşref Birinci Dünya Savaşı yıllarında olağanüstü işler başardı, efsaneleşti, adına türküler yazıldı. Ha unutmadan, kimilerinin nedense anlatmakta ısrar ettiği gibi, Ermenilere kurşun sıkmadı, sözde soykırım denen, aslıysa çok farklı olan işlere hiç bulaşmadı! Şimdi, kulak verin hele sadece bir tek kahramanlığına Eşref Beyin:
Yemendeki Yedinci Orduya 300 bin altın götürmekle görevlendirilmişti. Yanına 43 kişi alarak ve de sürekli kılık değiştirerek yola çıktı. Ne var ki, Cembele Bölgesinde, İngilizlerin ünlü casusu Lawrenceın örgütlediği 2 bin kişilik Bedevi-İngiliz birliğince kıstırıldı ve savaşa tutuştu o saat. Kuşçubaşı, bir avuç adamıyla birlikte 2 bin kişilik Bedevi ve İngiliz kuvvetlerini saatlerce oyaladı; Zenci Musanın, alacakaranlıktan da yararlanarak 300 bin altınla birlikte kaçmasını sağladı. Musa, altınları Yedinci Ordu Komutanı Ahmet Tevfik Paşaya teslim etmeyi başardı. London Times Gazetesi bu çarpışmayı 12 Ocak 1917de baş sayfasından verdi. Kuşçubaşının 18 saat çarpıştıktan sonra yaralı olarak ele geçirildiği haberi Arabistanda hemen duyuldu. Şerif Hüseyinin El Kıble Gazetesi, ertesi gün Uçan
Şeyhin Kanadı Kırıldı başlığıyla çıkınca hala Osmanlıya bağlı ve Kuşçubaşıya hayran halk, gazeteleri sokaklarda yaktı.
Hastanede yatan Kuşçubaşıyı ilk ziyarete gelenlerin başında Arapları Osmanlıya karşı ayaklandıran, askerimizi arkadan vurmalarını sağlayan Lawrencedı. Eşref Lawrenceı görünce yatağının içinde doğruldu: Kazandığını sanıyorsun değil mi? Ama henüz her şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle bir çorap öreceğim ki, yüzyıl uğraşsanız, bitiremeyeceksiniz! dedi sakin bir sesle.
Bu sözünün altında Teşkilat-ı Mahsusanın İrlanda Cumhuriyet Ordusu (İRA) yapılanmasını örgütlemesi, kırsalda savaş konusunda eğitmesi, para ve silah yardımı yapması yatar. (Kaynak: Cemal Kutay)
Şerif Hüseyinse Kuşçubaşının gerçekten yakalanıp yakalanmadığını anlamak için oğlu Emir Abdullahı hastaneye yolladı. Eşref Bey, Emiri görünce nefretle süzdü dipten doruğa ve haykırdı: Hayberde Peygamberimiz Efendimiz İslamiyet için düşmanlarla savaşmıştı. Ondan bin iki yüz seksen beş yıl sonra biz Türkler de İslamiyet, onur ve haysiyet adına bizi arkadan vuran, İngilizin maşası sizlerle çarpıştık. Hainsiniz hepiniz. Haram olsun size yedirdiğimiz ekmeklere. Sizler Şerif değil senig (alçak) adamlarsınız! Tuh yüzünüze!
Kurtuluş Savaşında da cepheden cepheye koştu Eşref Bey. Çerkez Ethemle yakın dost olduğu için 150likler listesine alındı ve yurda girişi 1936ya kadar yasaklandı. Derken af çıktı dönebileceği bildirildi. Ve Eşref kükredi: Ben bir kusur, bir suç işlemedim ki beni bağışlıyorlar!
Yurda döndüğünde yıl 1955ti; Salihlideki çiftliğine çekildi ve 1964 yılında da öldü. Allah rahmet eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.