Operasyon mu hangi operasyon?
Son zamanların önemli tespitlerinden birini dün Taraf gazetesinde okudum. Emniyet kökenli bir akademisyen-yazar, yaşadığımız süreci, kusursuz operasyon olarak tanımlamış. Çıkardığı özet de buna tanıklık ediyor zaten...
Birlikte okuyalım: Medya kampanyasıyla olay önce Cemaatin sonra da İstanbuldaki KCK operasyonlarını yapan polisin ve savcının üstüne yıkıldı. KCK operasyonunu yapan polisler tasfiye edildi. TCK 250, 251 değiştirilecek; AKP tabanı da itiraz etmiyor artık buna. 28 Aralıkta duyurulan ancak tepkiler nedeniyle geri çekilen 2. Açılım Paketi diye sunulan Ergenekon ve KCKyı kurtarma paketi tıkır tıkır işliyor. Tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon.
Operasyonel gözle kaleme alınmış, eksiği olsa da fazlası yok bir değerlendirme bu. Gerçekten de on gün içinde pek çok denge bozuldu ve yerlerini yenilerine terk etti; burada durulursa ne âlâ, ancak arkası geleceğe benziyor...
Yukarıdaki değerlendirmede ciddi bir sorun var: Operasyon teşhisi konulan sürecin başlangıç noktası... Özetlenen olumsuz gelişmeleri sağlayan operasyon, sonrasında yaşanan süreçten zararla çıkan polis ve savcılar tarafından başlatıldı. Savcı, özel yetkisine güvenerek MİT müsteşarını telefonla ve şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağırmasaydı, yaşananların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Gerçek bu olduğuna göre, operasyon denilen acaba kimin operasyonu?
Tespitte kaybeden taraflar arasında sayılan bir kesi me yakın ağızlar, herhalde bu gerçekten hareketle, suçluyu dışarıda aramamızı salık veriyorlar; Savcının önüne belgeyi -ne bilelim- belki de Mossad koydu denmesinin sebebi bu olmalı.
Ancak bu tespitin de bir sorunu var: Savcıyı davete teşvik eden belge dosyasını ana tespitte yine kaybedenler arasında sayılan Emniyet yetkilileri hazırlayıp koymadı mı? Belgeleri polise Mossad veya başka bir dış istihbarat birimi mi temin etti yoksa?
Sanmıyorum.
Önemli bulduğum operasyon tespitinin böyle açmazları var. Girişimin baştan sona bir operasyon olduğu belli de, gazetede yer alan tespit Operasyon kimin operasyonu? sorusuna dört başı mamur bir cevap veremiyor.
Düşününce aklıma, yalnızca, en başta hazırlanan planın sürecin bir noktasında bozulması ve beklenenden farklı sonuçlar verecek bir operasyona dönüşmesi ihtimali geliyor. En başta amaçlanan ne idiyse o sonuç alınamamış, onun yerine süreci başlatan(lar)ın aklından geçmeyenler gerçekleşmiş olabilir. Tereyağından kıl çeker gibi gelişmesi beklenirken zor ile karşılaşınca farklı bir yöne ve sonuca yol alınması pekâlâ mümkün.
Zor neydi acaba? Süreci başlatanların hesaba katmadıkları ne oldu?
Başbakan Tayyip Erdoğanın ve köşeye sıkışması beklenen diğerlerinin sergilediği serinkanlılık? Konuya savaş mantığıyla yaklaşılması beklenirken kriz mantığının hâkim olması ve bunun da hesapları bozması ihtimaline ne dersiniz? Başbakan Erdoğan ve Ak Parti kurmayları 27 Nisan (2007) e-muhtırası oldu-bittisini işlevsiz bırakan taktikleri burada da adım adım izleyerek siyaseten üste çıkmayı başarmış olmasınlar?
Herhalde tedbirlerin arkası gelecektir; 27 Nisan sürecinde gelmişti çünkü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.