CHP bölünerek büyüme yolunu seçmiş gibi...
Hemen belirteyim: CHPliler kurultay organize etmeyi iyi biliyor. Disiplinli başladı kurultay, çizilen sınırlar dışına çıkılmasına izin verilmedi, önceden kararlaştırılmış ne varsa hepsi birer birer hayata geçirildi. Muhalifler kendilerine salonda yer bulamadılar; salona giren oldu, ama dışarı püskürtüldü...
Organizasyon açısından başarılı bir kurultaydı.
Daha önce de başarılı CHP kurultayları yaşandığının tanığıyım. 1980 öncesine gidecek değilim; yakın dönemlerden de göz doldurucu olağan veya olağanüstü kurultaylar hatırlıyorum. Hikmet Çetinin elinden SHP genel başkanlığını alıp CHP çatısı altında birleşmeyi sağladığı kurultay Deniz Baykalın, görkemliydi. Daha görkemlisi, Baykalın konfetiler ve ışık oyunları eşliğinde tepeden merdivenle indiği kurultaydı. Ya Deniz Baykalın koltuğunu Kemal Kılıçdaroğluna bıraktığı kurultay? O da başarılıydı...
Ben Başarılıydı, başarılıydı dedikçe, CHPyi içinden bilen bir dost, Muhaliflerle yol ayrımına gelindi; iş onların kopmasına kadar varırsa daha da başarılı sayabiliriz dedi. Bir süredir CHP çevrelerinde dolaşan tez, partinin ancak bölünerek büyüyebileceği tezi... Dostum da o teze inananlardan...
Kim farklı düşünüyor ki? dedi ve ekledi: CHP için tek çıkar yol bu...
Galiba muhalifler de yollarını ayırma konusunda kararlılar. Ankarada Arena Salonunda kurultay sürerken, muhalifler toplandıkları otelde, Gerçek devrimciler burada diyen Önder Savın konuşmasını alkışlıyorlardı. Sav ve ayrılmayı da hesap dışı bırakmayan konuşmasını alkışlayan muhalifler önümüzdeki haftadan itibaren yeni bir parti arayışına girebilirler...
CHP, içinden, 1950 öncesinde DPyi, 1980 öncesinde Güven Partisini çıkarmıştı; DSP de CHP mirası üzerine oturuyordu. Doğurgan CHP yeni bir parti doğurursa şaşırmamak gerekir.
Ankara siyasetini yakından izleyen bir meslektaş, İyi ama, önceki örnekler bu yolun yanlış olduğunu düşündürmüyor mu? diye sordu. Haklı, ama aklına getirmediği bir özelliğimiz var: Her yeni gelen kendisini öncekilerden daha zeki ve becerikli görür, onların başarısızlığını zekâ eksikliği ve beceriksizliğe bağlar... İdeolojiyi esas biz temsil ediyoruz, teşkilât da hâlâ bizim atadıklarımızdan oluşuyor, şimdikiler misafir ve gidici diye düşünür...
Eski bir milletvekili 1972 kurultayını hatırlattı. Orada bazı delegelere saygısızlık yapanlar çıkmış, İsmet İnönü Buna müsaade edemem diye ağırlığını koymuş... Tam 40 yıl önce yaşanan bu kurultayda da tekerrür etti: Muhalif bir milletvekili itirazda ısrarcı olunca zorla salon dışına çıkartıldı.
Meslektaşlar Kemal Kılıçdaroğlunun kurultay konuşmasının grupta yaptığı haftalık değerlendirmelerin gerisinde kaldığı görüşündeydi. Geçmişe fazla vurgu, parti içi muhalefet için kullandığı sert dil ve özellikle iktidar partisine ve Başbakan Tayyip Erdoğana yönelttiği eleştirilerin dozu sebebiyle... Bu kurultayın özelliğinden dedim.
Zorlandığı için gitti kurultaya Kılıçdaroğlu; gözü birkaç ay sonra yapılacak seçimli kurultayda çünkü... Ancak muhaliflerin sağladığı dikensiz gül bahçesi oluşturma fırsatı olarak gördü bunu; bir sonraki kurultaya daha güçlü gideceği için yeni CHP kavramının içini o zaman doldurmayı düşünüyor olabilir...
Yarın da bir kurultay var, unutma dedi bir başka meslektaş... Ben de ona, Bugünküne bakarak onu unutabiliriz cevabını verdim.
Tayyip Erdoğan için ağza alınmasa daha iyi olacak sözler sarf etti, ama Kılıçdaroğlunun en çok etkilendiği kişi yine Tayyip Bey... Delegelere hitap ederken Beraber yürüdük biz bu yollarda bile dedi. Mehmet Akiften Tayyip Beyin sık tekrarladığı Zalimin hasmıyım, ama severim mazlumu mısralarını okudu. İstiklal Marşından da alıntılar yaptı.
Önceki kurultayda Kılıçdaroğlunu kolları yoruluncaya kadar alkışlayan gazeteciler olduğunu öğrenmiştik. Masa üzerine çıkıp alkışlayanlardan biri milletvekili oldu. Acaba? diyen gözlerle etrafa baktım; bu defa İstanbuldan az sayıda yazar geldiğini fark ettim.
Yarınki kurultay formalite gibi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.