Bu besteci de 28 Şubat mağduruydu
Yıldönümü yazıları sıkıcıdır. Söylenenler ezbere alınmıştır çünkü... Belli tekrarlar, mazmunlaşmış sözler, bir önceki yıldönümü yazısından araklanmış cümleler...
Ben okurların yerinde olsam, bu yazıyı okumazdım.
İçinde 28 Şubat ve postmodern darbe geçen bir yazı, öncekilerden farklı ne söyleyebilir ki?
Kaç yıldır bu işi yapıyorum.
Tonla 28 Şubat yazısı yazdım... Demirele, İsmail Hakkı Karadayıya, Çevik Bire, Erol Özkasnaka, Vural Savaşa, TSK, 28 Şubatta sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamış önemli bir baskı grubudur diyen Deniz Baykala verip veriştirdim.
Medyaya çaktım...
Meslektaşlarımızın tamama erdirici rolünü tartıştım...
Bu yıl aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum ama yine de okuma nedeni sayılmaz bu. Dileyen, bu noktadan sonra kopabilir.
28 Şubat bir darbe miydi?
Evet, öyleydi... Ama bir darbeden daha fazlasıydı.
Parlamento açık tutulmuş, işe güya sivil hükümetler vaziyet etmiştir ama bir darbede elde edilecek sonuçlar fazlasıyla alınmıştır. Postmodern tanımlaması da buradan geliyor zaten.
28 Şubat, öte yandan bir ahlak sınavıydı.
Üzülerek belirtmek zorundayım ki, Türk entelijansiyası ve siyasetçisi bu sınavı kaybetti.
Şu sıra, 28 Şubata mesuller aranıyor.
Birtakım general isimleri zikrediliyor. BÇGnin rolü tartışılıyor. Bu darbede medyanın çok önemli bir rol üstlendiği konuşuluyor. Manşetlerden söz ediliyor. Ertuğrul Özköke, Fatih Çekirgeye, Ali Kırcaya ve sair meslektaşlarımıza çakılıyor...
Bence, bu darbenin en önemli mesul ismi, dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demireldir.
Bir 28 Şubat soruşturması başlar mı?
Başlarsa, kimler kapsama alanına girer?
Bu iş medyaya da uzanır mı?
Bilmiyorum...
Bu soruşturmanın bir sürek avına dönüşmemesi ilk temennimdir. Bir Nedim ve Ahmet faciası daha yaşamayalım
İkinci temennim de, birtakım deruhte edici generallerle birlikte; Demirelin de kapsama alanına alınmasıdır.
Madem 28 Şubat soruşturması başlayacak, bu cümleden olarak müzikseverlere de önemli bir görev düşüyor.
Dilekçe üstüne dilekçe versinler...
Demirelden müşteki olsunlar...
Darbe gemisinin sağ salim limana yanaştırılmasında yaratıcı katkılarını esirgemeyen sivil Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Beethovenin Dokuzuncu Senfoni dinletisinde yaptığı nümayişle (İşte Çağdaş Türkiye bu diye ünlemişti gerdanını kıra kıra) hem darbenin fitilini ateşlemiş, hem de Beethovenin ruhunu muazzep etmişti.
Söylemesi ayıptır, severim Klasik Batı Müziğini...
Demirelin çoğu zaman uyuklayarak dinlediği Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerini, internet mecralarında, yıllardır gözüm açık dinlerim...
Dede Efendiyi, Itriyi, Neşet Ertaşı, Sezen Aksuyu, Orhan Gencebayı, Karaindrouyu, Kazım Koyuncuyu seviyorsanız, Beethoveni de seversiniz... Hele, Chopinin nocturnelerinde uçarsınız.
Demirel, o gün Beethoveni uhdesine aldı...
Dokuzuncu Senfoniyi de, darbenin resmi cıngılına dönüştürdü.
Dolayısıyla, 28 Şubat, sadece siyaset alanına yapılmış bir müdahale değildir... Aynı zamanda müziğe, müzik zevkine ve gustosuna yönelik haksız, çapsız ve aynı oranda vahşi bir müdahaledir... Beethovene de gadredilmiştir...
Başkalarını bilmem ama ben müştekiyim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.