İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Türkiye size bunun hesabını soracak!

Türkiye size bunun hesabını soracak!

Türkiye tarihinde ilk kez sokaklar bölündü. İşadamlarından eğitimcilere, bürokrattan siyasilere, kebapçıdan fırıncılara kadar herkes; "bizden" ve "bize karşı" şeklinde ikiye ayrıldı. Bu ülkenin insanlarının ezici çoğunluğu "hain", "düşman" ilan edildi. Mezhep ve etnik kimlikler üzerinden toplumsal çatışma projeleri uygulandı.

Hiçbir askeri darbe, sokakları ve kalpleri böylesine parçalara ayırmamıştı. "Düşman" olanların, "hain" ilan edilenlerin üzerine hışımla gidildi. Bu insanlar siyasetten men edildi, işadamıysa iflas ettirildi ya da haraca bağlandı, eğitimciyse kızağa çekildi, dindarsa sistematik yıldırma kampanyalarına maruz bırakıldı.

Cemaatlere savaş açıldı. Belli siyasi çevreler tasfiye edildi. Hükümetler yıkıldı, aydınlar cezalandırıldı ya da itibarsızlaştırıldı, askeri vesayetle hükümetler kuruldu, bakanlara brifingler verildi. Sokaklarda dindar avcılığı başlatıldı. Vakıflar, dernekler gözaltına alındı. Öyle bir korku salındı ki, bir çok cemaat temsilcisi, bu ülkeye hizmet etmiş birey Türkiye'yi terketmek zorunda bırakıldı.

28 Şubat müdahalesinin mimarları ya da figüranları, asık suratları ve üniformalarıyla her akşam televizyon ekranlarından bütün ülkeye talimatlar veriyor, iç politikayı dizayn ediyor, kendilerine verilen rolü hatasız oynuyordu. Yanlarına aldıkları yargı mensuplarıyla, medya mensuplarıyla, sermaye çevreleriyle, Atlantik ötesi ortaklarıyla, Tel Aviv kadrolarıyla Türkiye'yi yeniden kurmaya, yeni bir ülke inşa etmeye, bunu yaparken de bu ülkenin ezici çoğunluğunu sindirmeye çalışıyorlardı.

Başardılar da... Son derece iyi planlanmış bir projeydi 28 Şubat. Ama asla Türkiye'nin iç iktidar odaklarıyla sınırlı bir planlama değildi. Neocon-İsrail aşırı sağı ile içerideki ortakları tarafından projelendirilen, onların desteğiyle uygulanan, bu ülkenin insanlarına savaş açılan bir projeydi 28 Şubat. Yeryüzünün orta kuşağında yükselen İslam, siyasi söylemiyle meydan okumaya girişmişti ve cezalandırılmalıydı. Öyle de yapıldı.

Darbeden önceki yıllarda Türkiye-İsrail ekseni ile Ortadoğu'yu dizayn etmeye girişenler, bütün bölge ülkelerinde antiterör merkezleri kuruyordu. O zaman daha "terörle küresel mücadele" ilan edilmemişti. Ama inceden, sessiz ve derinden bunun alt yapısı hazırlanıyordu. 21. yüzyıl dünyasında İslam kontrol altına alınmalıydı ve bu İslam kuşağının merkez ülkesi Türkiye'den başlatılıyordu. 11 Eylül saldırıları sonrası proje küreselleştirildi ve bütün İslam topraklarına yayıldı.

O zamanlar; "Soğuk savaş dönemi kadar bile terör saldırıları yok, bu anti terör merkezleri neden kuruluyor" sorusunun cevabını aradık hep. Bunca hazırlığın bir sebebi olmalıydı ama görünürde öyle bir tehdit yoktu. Oysa varmış, 21. yüzyıla dönük bir projeymiş. Türkiye üzerinden bütün coğrafyaya uygulanmaya çalışılıyormuş. Daha sonra bunun açık savaşa dönüşmüş halini hep beraber yaşadık, yaşıyoruz.

28 Şubat, asla yerli bir proje değildi. Neocon-İsrail aşırı sağının planlamasına göre bu koca ülke, İsrail'in güvenlik çıkarları için hoyratça kullanıldı. Washington ve Tel Aviv'deki ağalardan talimat alanlar, onların önceliklerine göre kendi insanlarına savaş açtı ve bu savaşın bin yıl süreceğini ilan etti. Tıpkı George Bush'un, 11 Eylül sonrası sınırsız savaş ilanı gibi. Projenin entelektüel mimarlığını yapan neocon yazarlar; "Biz bile bu kadar kolay olacağını, koca generallerin bu kadar işbirliği yapacağını bilmiyorduk" diye yazdı daha sonra.

Projenin yerli aktörleri, ağababalarının çizdikleri yolda kararlı adımlarla yürüyorlardı. İçeriyi hizaya soktuktan sonra, bölge ülkelerini hizaya sokacaklar, sadece Türkiye'de değil, bütün Müslüman ülkelerde İslami yapıları tasfiye edeceklerdi. İsrail istihbaratı ile birlikte Türkiye dahil bir çok ülkede örtülü operasyonlara başladılar bile. İşte o zaman sırrını çözemediğimiz antiterör merkezlerinin ne amaçla kurulduğunu öğrenebildik.

Türkiye'yi İsrail gibi bir ülkenin güvenlik çıkarlarına peşkeş çekenler, neocon hayalperestlerin hizmetine sununlar bugün itibarlarını aynen koruyor. Sorgulanmadılar... Meclis denetiminden bile gizlenen o anlaşmaların neler olduğu, milyar dolarlarla dağıtılan ihalelerin nasıl verildiği, bu paralarla hangi projelerin desteklendiği, hangi şirketlere haraç kesildiği sorulmadı kimseye.

28 Şubat'ın siyasi sorgulaması elbette Türkiye'nin o karanlık tarihini aydınlatacak. Ancak bir şey daha var: O dönem için Türkiye'nin en büyük yolsuzluk soruşturmasının başlatılması.. Bu ülkenin kaynaklarının nasıl ve kimler tarafından paylaşıldığı ortaya çıkarılmalı.

Çünkü; 28 Şubat müdahalesi sadece ideolojik bir kıyım, Türkiye'nin iç iktidar paylaşımı ile ilgili bir meydan okuma değildi. Tamamen uluslararası inisiyatifle planlanan ve uygulanan bir plan, proje ya da tasarımdı. Bir ABD-İngiliz-İsrail projesiydi ve generaller üzerinden yürütüldü. Para kaynakları, para trafiği en az darbe kadar önemliydi.

Biz bu müdahaleyi, diğer askeri müdahaleler gibi, Türkiye'nin iç iktidar çekişmeleri, asker-sivil ilişkileri, Türkiye'nin laiklik duruşuyla sınırlı tartıştık. Hiçbir zaman, ulusal sınırlar ötesindeki bağlantılarını sorgulamadık. Türkiye'de bu yönde kapsamlı bir sorgulama bulamazsınız, garip biçimde bu yönü hep gizlenmiş, dikkatlerden uzak tutulmuştur.

Öyle ki, bu ülkede darbe ile iktidarı ellerine alanlar, projenin fikir babalarıyla sarsılmaz ortaklıklar, işbirliği, ideolojik bağlantılar kurmuş, dayanışmaya girmiş, kendilerini iktidara taşıyanlara diyet ödemiştir.

28 Şubat'ın uygulayıcılarının daha sonra hangi ülkelere tekmil verdiklerini, hangi ülkeler tarafından korunduklarını düşünelim. Emir erleri, patronlarının talimatıyla veriyordu bu ihaleleri.. Kim adres gösterirse oraya veriliyordu, hiç kimse bunun hesabını soramıyordu. Bu yüzden İsrail'e verilen milyarlarca dolarlık askeri ihalelerin de 28 Şubat gibi sorgulanması gerekiyor. Yakın tarihin kirli ilişkilerinin aydınlatılması, para trafiğinin izlenmesi, Türkiye'de kimlerin bu işten para kazandığının tespit edilmesi gerekiyor.

Türkiye bunun hesabını soracak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi