Kötülüğün anatomisi
Televizyon haberlerinin rutinlerinden biri herhalde dikkatinizi çekmiştir: Cinayet işlemiş, hırsızlık yapmış, ırza tasaddide bulunmuş biri, polis nezaretinde götürülürken, haberciler, Pişman mısınız? diye soruyor... Kimi yaptığından mağrur ve pişmiş kelle gibi bakıyor kameralara, kimi öfkesi hâlâ üzerinde ve kameramanlara saldırıyor, kimi ise Yaptım, ama sor bakalım neden? tavrında...
Geçen akşam, cinayet işlemiş birinin, melûl mahzun gözler eşliğinde şu cümleyi sarf ettiğini işittim: Son pişmanlık fayda etmiyor...
Ne kadar doğru...
Kameralara pişmiş kelle gibi bakanı da, öfkesi burnunda saldıracak yeni hedef arayanı da, ne yaptığının farkında görünmeyeni de işlediği cürmün henüz tam farkında olmayabiliyor. Kötücül eylemlerde bulunmuş çoğu kişinin pişmanlık duyması için, hayatının önemli bir bölümünü kapalı kapılar ardında geçireceği cezaevi şartlarını görmesi gerekiyor...
Cezaevleri yaptığına pişman suçlularla dolu.
İnsanoğlunun doğasında, yaptığı kötülükleri kötülük olarak görmemek de var. Her kötü eylemin kendisine göre gerekçesini bulabiliyor insanoğlu. Dün gazetelerde vardı; Vay, benim yanımda sevgilinle görüşüyorsun ha öfkesiyle kocası tarafından öldürülen kadının, telefonla son konuştuğu kişi, ablasıymış...
Bazen de kötü iş, yapıldığı zaman yapana kötü görünmez; hatta bir süre yaptığıyla övünebilir de kişi... Devran değişir, vaktiyle övünülen eylem sakınca teşkil etmeye başlar; ya da eylemiyle zarar verdikleri mağduriyetlerinin hesabını sorabilecek duruma gelir...
Öyle durumlarda, kötülük yapanların sığınağı tektir: İnkâr... Ben yapmadım, o yaptı der ve sorumluluğu başkasının üstüne atar... Babalanarak İspat etsinler meydan okumasında bulunan da çıkar aralarından... Hâlâ başkalarına zarar verebilecek bir konumdaysa, inkârına karşı çıkabilecek, meydan okumasına rağmen üzerine gelebilecek kişilere karşı konumunu kullanır.
Diğer bir evrensel gerçek de şudur: Genellikle kötülerin kötülük ortağı vardır; hesaba çekilecekse kendisiyle birlikte topun ağzına koyabileceği bir veya daha çok ortağı... Birbirlerinin başkaları tarafından bilinmesini asla istemeyecekleri fevkâlâde mahrem bilgilerine de sahip oldukları için, kötülükte ortak tipler, kendilerini güvende hissederler. Kendilerine en fazla zarar verebilecek kişiler kötülükte ortak olduklarıdır zaten...
Ufak yanlışlarla başlanır kötülüğe, hiçbir engelle karşılaşılmaz, izler iyi saklanabilirse sonunda seri kâtil noktasına kadar varılabilir. Kötücül tipler sevgisizdirler; ilk kötülüklerinden sonra vazgeçmeyi getirecek bir duygudan, zarar verdikleri insanların yerine kendilerini koymak için gerekli empati hissinden yoksundurlar; üzerlerine gidildiğinde yapıp ettiklerini itiraf etmeye asla yanaşmazlar.
İnkârdan sonra kendini savunma ve saldırı güdüleri devreye girer...
Ne yaparlarsa yapsınlar âkıbetleri aynıdır: Kötülük mutlaka karşılığını bulur. 50 cinayete rağmen yakalanmayan seri kâtil bir sonraki cinayetinde yakayı ele verir. En büyük günahkârlar en kolay çözülenlerdir; yaptıkları kötülüklerin, arkada bıraktıkları cesetlerin ortaya çıkmasını gizli gizli isterler de...
Kötücül tipleri besleyen bir duygudur yaptıklarının bilinmesi...
Sonlarını bazen suç ortakları getirir...
Televizyonda haberleri izlerken gördüklerinize bundan böyle bir de bu gözle bakın; bana hak vereceksiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.