Maraş’ta Bir Türkü Olsam -1-
Maraş’ta bir türkü olsam, Maraşlı hemşehrilerim bir yanık türkü düzseler, bir ağıt yaksalar arkamdan, gam yemezdim. Maraş’ın oğlu olarak bir ağıtçım olsun, ardımdan dostlarım bir türkü söylesinler isterdim. Çünkü ben, türküler söyleyerek Fransız’ı kovan Maraşlı İslâmların, yani Maraşlı Türklerin çocuğuyum. Gücümün kaynağı türkülerdedir. Türkülerle yâd edilmeli, türkülerle târif edilmeliyim.
Maraş-Fransız Harbi’nde Evliya Efendi’yle Hâfız Ökkeş’in arasında olmalıyım ve o kahramanlarla Ahır Dağı’nın tepesinden Maraş’ı seyretmelim. Maraş’taki kopan figandan ve direnişten yüreğim bileylenmeli. Sonra o mücâhitlerle “Maraş Maraş derler uy amman amman...” diye başlayan bir Maraş türküsü tutturarak Akdere’den Uzunoluk’a doğru “ellik gâvurunun” yaptığını sormak için, Bedesten’le Taşhan arasında harp ederek şehit olmalıyım.
Cenazemiz hazırlanırken din üzere, önce bir Maraş türküsü söylenmeli başımızda. “Maraş Maraş derler de yâr amman amman / Bu nasıl Maraş bu nasıl da Maraş / Al kanlar içinde can veren kardaş / Kardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim of of.”
Ardından şu Maraş türküsü çağrılmalı: “Maraş’ın içinde bir çeşme akar / İçerim içerim ciğerim yakar / Şimdi garip anam yollara bakar / Öldü diye haber edin sılama.”
Arkamızdan ağlayanlar, Şanlı Maraş’ın şu yanık türküsüyle devam etmeliler: “Ufak taşınan da uy amman amman bina yapılmaz / Valla bir ben ölmeyinen gardaş Maraş yıkılmaz / Gardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim / Yollar çamurlu kurusunda gidelim.”
Sonra, Maraş Kalesi’nde, “Maraş Maraş derler de bir büyük Maraş / Döşeğim kutnu da yorganım kumaş / Al kanlar içinde can veren kardaş / Bize mesken oldu Maraş illeri” türküsü söylenerek, cümle Maraşlılara duyurulmalı ahrete uçtuğumuz.
Daha sonra Maraşlılar cümleten “Atımı bağladım delikle taşa / Yönümü çevirdim şanlı Maraş’a / Yavrumu kaptırdım alıcı kuşa / Ölümü kaldırın koca Maraş’a / Vurun arkadaşlar ben yaralıyım / Kara taş içinde kaldı mezarım / Çeteler bozuldu sersem gezerim / Yılanı koydular dar bir torbaya / Vurun arkadaşlar namus günüdür / Fransız der ki bu nasıl uşak / Elinde filinta belinde kuşak / Vurun arkadaşlar namus günüdür” türküsünü söylemeliler yürekten.
Türküler dolaşmalı Maraş’ın semalarında. Maraşlılar, türkülerine, tarihine ve gönlüne yaslanmalı bir daha. Dil gücünü türkülerden almalı. Her yer Maraş, her yer türkü demeli. Maraşlı ecdadımız türkülerle dile getirmişlerdi kavim kardaşa hasretini. Karacaoğlan’ın türküleri, Telli Senem’in, Kerem ile Aslı’nın, Tahir ile Zühre’nin aşkına yakılan türküler dilinden hiç düşmemişti.
Dadaloğlu’nun en yahşi türkülerini söyleyerek yaylara göçerlerdi Türkmen atalarımız. Maraş yaylaklarında Köroğlu türküleri söyleyerek at yarıştırırlardı Maraşlı civanlarımız. Muradını alamayan sevda yüklü ergenlerin arkasından ağıt yakmışlardı anaları. Maraşlı atalarımızın karakter ve hayat köklerini türkülerde aramak gerek.
Yüksekten uçan Hüma Kuşu türküsünün Maraş hançeresindeki hüzünlü nağmelerini unutmak mümkün mü? Maraş menşeli olmasa da Memik Oğlan ağıtı en çok Maraş’ın ova köylerinin dilinde nağmelenmiştir.
TÜRKÜLERİNİ ÖZLEYEN ŞEHİR: MARAŞ
Maraşlılar, uzak cedleri gibi mayası türkülerle yoğrulmuş. Başka mûsiki yokken daha, bu ülke bir baştan bir başa türkü söylenen bir vatandı. Dolayısıyla Maraş ta türkü söylenen bir memlekettir. Maraş’ın kendine has türküleri var. Fakat Maraşlı ecdadımız çokça çevre yöresinden anonim türküleri alıp kendince söylemiş ve bazı türküleri de uyarlamıştır.
Bu nâçiz yazının gayesi Maraş türkülerinin bir kısmını paylaşarak unutulmamasını ve yeniden gönüllere nakşedilmesini sağlamaktır. Bu satırlarda yâd ettiğim türkülerin bâzan ilk dörtlüğünü, kimi zaman bütününü aktardık. Ehl-i türkü olanlar yâdettiğim Maraş türkülerinin tamamını kaynaklardan okuyabilirler. Ayrıca, “Maraş Ağıtları” bölümü okunurken de bu maksadımız göz önüne alınmalıdır.
Cumhuriyetten önce dağ ve ova köylerinde yaşayan Maraşlılar için şehr-i Maraş bir “Büyük Maraş”, bir “Koca Maraş” tır. Göçebe ve köylü atalarımız hastalarına doktor bulmak için Maraş’a yetişeceklerdir. Bâzan at veya kağnıyla, bazen da yayan yapıldak... Çâresi Maraş’tadır derdin. Bin bir meşakkatle şehrin taş döşeli yollarından biri olan o günkü Vali Konağı yakınındaki hastane önünde atın semerinde yorganlara sarılı hasta indirilir. Güç belâ gelinmiştir zaten.
Sonrasını kalp kulağımızı vererek şu Maraş türküsünden öğrenelim: “Maraş Maraş derler de yâr aman aman / Bu nasıl Maraş bu nasıl da Maraş / Al kanlar içinde can veren kardaş / Kardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim of of / Kalk da kardaş hanemize gidelim / Evimize gidelim yurdumuza gidelim of of.”
“MARAŞ MARAŞ DERLER DE UY AMMAN AMMAN”
Birçok türkünün birinci mısraı “Maraş Maraş derler de...” mısraıyla başlar. Bunun sebebi, göçebe ve yerleşik köylümüz için Maraş, medeniyetin ve idarenin merkezidir, yani bir koca şehirdir. Şehr-i Maraş’ı, her bir şeyi bulabileceği bir anayurt olarak gördüğü içindir ki, başına bir sıkıntı geldiğinde çâresini bulmak için yönünü Maraş’a çevirir. Duygularında sitem olduğu gibi, kimi zaman hayranlık ve imrenme duygusu vardır. O bakımdan türkülerinin çoğunda “Maraş Maraş derler de...” mısraı bir girizgâh olarak söylenir.
Meselâ, “Derler de” ifadesinden sonra çeşitli sıfat ve isim getirilmiştir: “Maraş Maraş derler de anam...”, Maraş Maraş derler bir büyük şehir”, “Maraş Maraş derler bu nasıl Maraş”, “Maraş Maraş derler uy amman amman” gibi farklı ifadeler kullanılmıştır. Ayrıca “Al kanlar içinde can veren kardaş” mısraı da birçok Maraş türküsünde tekrarlanır.
MARAŞ’A MAL’OLMUŞ BİR TÜRKÜ: ÂŞIK GARİP
Yöremizde söylenen ve Maraş türküsü olarak bilinen türkülerin bir kısmının doğuşu itibariyle saf Maraş türküsü olduğu söylenemez. Bazıları G.Antep ve Kilis yöresine ait türkülerin ilâve sözlerle üslûbu değiştirilerek uyarlanmıştır. Misâl olarak “Âşık Garip” türküsünün farklı sözlerle uyarlandığı anlaşılıyor. Bu türkünün Maraş ağzındaki ilk sözleri şöyle:
“Gitme garip gitme aman yollar çamurdur / Arab’ın yüreği de taştır demirdir oy / Yedi yıl dediğin hayli ömürdür / Gözün seveyim garip aman / Kal bizim ellerde köylerde oy oy / Arap vurur da Türkmen alır parayı / Aramazlar da garip aman gurbet elde yiteni / Kal bizim ellerde köylerde oy.”
Bu türküdeki “Arap vurur da Türkmen alır parayı” sözlerinin yöreye göre, Cumhuriyet sonrasında değiştirildiği tahmin ediliyor. Bu türküyü gönül dilimizle meşk edelim: “Gitme garip gitme yollar çamurlu / Gitme garip gitme yollar harâmî / Gurbet elde vurur ağlatırlar seni / Sen gidersen garip amman kimler sarar yaranı / Gadan alayım garip kal bizim bizim ellerde...”
Anonimleşen meşhur Allı Turnam türküsünün Maraşlıca söylenmiş bir uyarlaması bile gönlümüzü asırlar öncesinin duygu ve sayhalarıyla buluşturabiliyor: “Deli gönül bizim ele gidersen / Selâm söyle eller bana küsmesin / Yol ırak viran bağa varırsan / Gülü solmuş dallar bana küsmesin / Aman aman aman yâreliyem aman.”
“ATIMI BAĞLADIM DELİKLİ TAŞA / YÖNÜMÜ ÇEVİRDİM ŞANLI MARAŞA”
Bir kaç uyarlaması olan, çağrışım ve mâna bakımından en kuvvetli, en yürek yakıcı has Maraş türküsü “Atımı Bağladım Delikli Taşa” ezgisini her Maraşlı ara sıra söyleyip mâzi duygularını ve cedlerine olan aidiyetini güçlendirmelidir: “Atımı bağladım delikli taşa / Yönümü çevirdim şanlı Maraş’a / Yavrumu kaptırdım alıcı kuşa / Bir yanımı boşa getirdi felek / Aman n’olduysa bana Mevlâdan oldu / Aktı gözüm yaşı didelerim doldu / Ben bana acımazdım yâr öksüz kaldı / Bir yanımı da boşa getirdi felek.”
Bu meşhur uzun hava Maraş türküsü, güftesinde yapılan küçük değişikliklerle birden fazla bestesiyle söylendiği bilinir. Yüreğimizi yanımıza alıp kırk-elli yıl önce çokça söylenen bu baş türkümüzü dinleyelim: “Atımı bağladım delikli taşa / Yönümü çevirdim koca Maraş’a /Yavruyu çaldırdım alıcı kuşa...” diye devam eder ve yukarıda örneklerini verdiğimiz üzere farklı duygu ve vakalarla işlenir.
Tarihimizle rabıta yaparak, Maraş-Fransız Harbinin en şiddetli anlarını gözünüzün önüne getirin ve köyünden gelip şehit düşen bir yiğidinin iç âlemini seslendiren bu türkümüzü kalp kulağınızla dinleyin:
“Atımı bağladım delikle taşa / Yönümü çevirdim şanlı Maraş’a / Yavrumu kaptırdım alıcı kuşa / Ölümü kaldırın koca Maraş’a / Vurun arkadaşlar ben yaralıyım / Kara taş içinde kaldı mezarım / Çeteler bozuldu sersem gezerim / Yılanı koydular dar bir torbaya / Vurun arkadaşlar namus günüdür / Fransız der ki bu nasıl uşak / Elinde filinta belinde kuşak / Vurun arkadaşlar namus günüdür.”
“Maraş Maraş Derler” girizgâhı “Atımı Bağladım Delikli Taşa” türküsünde de uyarlama yapılarak birkaç veçhesiyle söylendiği mâlum. Maraş tarihine ve ceddinize hasret duyuyorsanız yürek dilinizle dinleyiniz: “Maraş Maraş derler bir büyük Maraş / Döşeğim Kutnu da yorganım kumaş / Al kanlar içinde can veren kardaş / Bize mesken oldu Maraş illeri / Maraş’ın önünde bir sürü koyun / eşildi mezarım ılıdı suyum / Kefene sığmıyor şu selvi boyum / Bize mesken oldu Maraş iller.”
MARAŞLI ŞEHİT: “ANAMA SÖYLEYİN DAMDA YATMASIN / OĞLUM GELİR DİYE ÜMİT ETMESİN”
Bu türküye göre, ölen kişi Maraş-Fransız Harbi’nde şehit düşmüştür. Türkü, ölenin diliyle söylenmektedir. Devamı çok içlidir, yürek dayanmaz. Şehidin anasına vasiyeti mâşerî yüreğimizi kanatacak cinstendir: “Anama söyleyin damda yatmasın / Oğlum gelir deyi ümit etmesin /Anama söyleyin atımı satsın / Sıhhıyedir gelsin yaramı sarsın / Nişanlım güzeldir kardaşım alsın / Kardaşım almazsa da dostlara kalsın.”
Türküden anlaşıldığı üzere şehidimiz yeteri kadar savaşamadan ve Fransız’a haddini bildiremeden şehit olduğuna hayıflanıyor. Bu duygularını türkünün devamından anlamak mümkün: “Sürerim sürerim gitmez kadana / Fransız kurşunu geçmez adama.”
Türkünün sonu, şehidin “Genç Osman Türküsü”nden uyarlama söyleyişle Maraşlıların gönlündeki kahramanlığıyla biter: “Kılınç Ali der ki, gelsin göreyim / Üç kızımın birisini vereyim /Analar böyle bir yavru beslememiş.”
Şimdi de ilk dört kıtası aynı olan bu türküyü farklı uyarlama yapılmış tarzıyla dinleyelim: “Maraş’ın içinde bir çeşme akar / İçerim içerim ciğerim yakar / Şimdi garip anam yollara bakar / Öldü diye haber edin sılama / Maraş’ın dağları bozdur ormandır / Görünür bizim dağlar dumandır / Gayrı benim kavuşmam gümandır / Öldü diye haber salın sılama.”
EKYAZI:
ŞEHR-İ MARAŞ’TA KÜLTÜRÜN HASBÎ TEMSİLCİLERİ -3-
Sütçü İmam Üniversitesi Kamu Yöntemi Kültür ve Medeniyet Topluluğunun 6 Mart 2012 Salı günü “İrfanımızdan Türküler ve Şiirler”adıyla gerçekleştirdiği program dinleyicilerine ve bu fakire gönül medeniyetimizin zamanlarını yaşatmıştır.
Türkiye Yazarlar Birliği K. Maraş Şube Başkanı ve KSÜ öğretim görevlisi İsmail Göktürk’ün koordinatörlüğünde gerçekleştirilen programın açış konuşmasını yapan Göktürk, türküler eşliğinde okuduğu birbirinden mânalı irfan dünyamıza ait şiirlerle gönülleri vecde geçirdi. KSÜ öğrencisi olan türküdar ve ozan Tolga’nın “ aziz türkülerimizden” seçme icrası duygu ve düşüncelerimizi irfan zamanlarının âleminde dolaştırdı.
Programın türkü ve şiir bölümünden sonra, Mostar Dergisi’nin kurucusu ve eski Genel yayın Müdürü, hasbî kültür ve medeniyet elçisi Osman Nalbant’ın “Şiir Medeniyeti” üstüne yaptığı konuşma pek anlamlı ve fikirliydi. Merhum dâva adamı Fethi Gemuhluoğlu’ndan gönüleri şâd eden hâtıra ve görüşler naklettikten sonra Erdem Bayazıt’ın “Sana Bana, İnsanıma ve Ülkeme Dair” şiirini müdâvimlerinin bildiği o içe çekici üslûbuyla okudu.
Gönlümüzü dolduran bir başka anlamlı faaliyet de “Edebiyat Kıraathanesi”nin haftadan haftaya devam eden programlarıdır. Şair ve yazar Duran Boz’un koordinatörlüğünde değerli sohbetler gerçekleştirilen “Kıraathane”de 7 Mart 2012 tarihinde KSÜ Dil ve Edebiyat Topluluğu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Fethi Yanardağ’ın konuştuğu ve öğrencilerin şiirler okuduğu “Mehmet Âkif Şiir Dinletisi” programı Şehr-i Maraş’ın fikirli bir başka cephesiydi.
Bir başka anlamlı faaliyet de Şehr-i Maraş’ın kitaplığına sayısız kitaplar kazandıran kitap kurtları Yaşar Alparslan Hocanın ve Serdar Yakar’ın yeni kitap hamleleridir. “Maraş-Fransız Harbi (Belgeler-Hâtıralar) ve “Eski Maraş’ta Aile ve Ev Ekonomisi ve Zahra” kitaplarıyla Maraş Kitaplığını büyütme mücadeleleri devam ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.