Aziz Üstel

Aziz Üstel

Yüz ellilikler nasıl affedildi?

Yüz ellilikler nasıl affedildi?

Tarih 1 Haziran, 1938. Yer Yalova Termal Oteli’nin büyük salonu. Başbakan Celal Bayar ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, yeni onaylanan bütçe yasasının ayrıntılarını Cumhurbaşkanı Atatürk’e anlatmaktadır. Atatürk’se bir işçinin yanık yanık söylediği “Ah Nedimemin kaşları kare kare/ Ah yüreğime düştü yare/Kavuşmaya bulsam çare “ adlı Rumeli türküsünü dinlemektedir dalgın dalgın. Hastalığının son evresindedir artık.

“Yüz ellilikleri affetmeyi düşünüyoruz, sen ne dersin?” diye sorar yanında oturan Fethi Okyar’a durup dururken. Sonra da Celal Bayar’a döner: “Hükümet de benim gibi düşünmektedir değil mi?”

Kimsenin cevabını beklemeden sözlerini noktalar:” “Ben onları affediyorum. Ama onların içinde beni affetmeyenler bulunacaktır...”

Tevfik Rüştü Aras’ın Bayar’a anlattıklarına göre, Atatürk daha önce de 150’likleri bağışlamak için girişimde bulunmuş ancak İsmet İnönü ve İç İşleri Bakanı Şükrü Kaya, hep karşı çıkmıştır. Hele Refik Halit Karay’ın yazdığı bir mektuptan sonra ve Hatay sorununun başarıyla çözülmekte olduğu günlerde af sorununu gene İnönü’yle görüşmüş ama bir türlü İnönü ve yakın çevresine kabul ettirememiştir.

Celal Bayar Ankara’ya döner dönmez Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu’yla İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya emir vererek af yasasının hazırlanmasını ister; haberin basına sızdırılmamasını rica eder. Ama üç gün sonra Cumhuriyet Gazetesinde Yunus Nadi “Af için bizim reyimiz kocaman bir pasodur!” diye yazar. Ne var ki, Refik Halit Karay’ı öven bir mektubu da yayınlar: “Elbette istemezsiniz 150’liklerin affını. Çünkü bunların arasında Refik Halit var. Refii Cevad var. Bunların kalemleri de bilgileri de sizden üstün. Bilirsiniz, 150’likler içinde bütün sahalardan gelecekler çok değerli adamlardır. Eğer dönerlerse sizin ikbaliniz sönecek...sonra onların gelmesiyle geçmişteki olaylar gündeme oturacak ve geçmişin muhasebesi yapılacak...”

Cumhuriyet özellikle bu son cümle üzerine durur ve şöyle bir yorum yapar: “...memleket huzur ve sükun içindeyken bu mazi yadigarlarının peşinde koşmanın ne manası var?”

Cumhuriyet’in bu aleyhte kampanyasına karşı Falih Rıfkı Atay, Necmettin Sadak susar; eski muhaliflerden Hüseyin Yalçın, Velid Ebüzziya, Ahmet Emin Yalman sessiz kalır. Sadece Tanin’de Muhittin Birgen affı savunur. Meclis’te Recep Peker, Cevdet Kerim İncedayı, Rahmi Apak, Mümtaz Ökmen gibi etkili milletvekilleri affa karşı kulis yapar. Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu’da onlardan yanadır. Ancak Celal Bayar’ın öncülüğünde geniş kapsamlı bir af yasası hazırlanır, 339 milletvekilinden 69’u oylamaya katılmaz, 6 milletvekilliği boştur. Yasa, 324 oyla kabul edilir. O gün Meclise gelmeyenler içinde İsmet İnönü, Necmettin Sadak, Ali Kılıç, Ali Çetinkaya gibi milletvekillerinin olması doğaldır. Hele İnönü, Ali Çetinkaya ve Ali Kılıç ilk günden uğraşmıştır affın çıkmaması için ama engelleyememiştir. Böylece, Celal Bayar’ın büyük çabaları ve Atatürk’ün onayıyla, önemli bir yara sarılır. Yasadan sonra 150’liklerden kimi dönmüş kimiyse affedilmeyi ve yurda dönmeyi kendine yedirememiştir. Örneğin Ethem Bey, suçlu olmadığını dolayısıyla affedilmesinin hiçbir anlam taşımadığını söyler ama kardeşleri Reşit ve Tevfik Beyler yurda döner. Ethem Bey 21 Eylül 1948’de Şeria Nehri kıyısında Çerkez Kabarday Mezarlığına defnedilir... Dönmeyenlerin öyküleri hazindir, ibret vericidir, üzerinde uzun uzun düşünmeyi gerektirir! Bunu da bir başka gün konuşuruz.

(Kaynak: Halit Çapın-Milliyet Gazetesi 17 Temmuz 1982-150’likler-İlhami Soysal-Gür Yayınları-TBMM Gizli Celse Zabıtları—-Celal Bayar-Ben de Yazdım v.b.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi