Bu yazarda fikir bulunmaz
Doğrudur... Ufunetli 1993 Temmuzunda Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Süleyman Demirel değil, Tansu Çillerdi... Henüz çiçeği burnunda Başbakandı.
Erdal İnönü ise Başbakan Yardımcısı...
İnönü, rahmetli, yurt gezilerinde çoğunlukla İsmet Paşa diye karşılanırdı.
Babasına (fiziksel) benzerliği yol açardı bu karışıklığa.
Doğu illerimizdeki yaşlı vatandaşlar, Erdal İnönüyle tokalaşırken, umumiyetle Hoş geldiniz Paşam derlerdi.
Erdal Bey de bozmazdı...
Dudağının kenarında ironik bir kıvrım ve yüzüne yapışmış gülümser ifadeyle, tatlı tatlı bakardı...
Fakat biz Can Dündara tatlı tatlı bakamıyoruz...
Diyoruz ki, Sivas olayları sırasında Süleyman Demirelin Çankayada bulunması seni sorumluluktan kurtarmıyor...
Başbakan isterse Kofi Annan olsun...
Fark etmiyor...
Yani, durumun değişmiyor.
Madem Sivas katliamı ve Madımak yazısı yazıyorsun, o yazının içine garnitür kabilinden de olsa bir Demirel, bir Çiller, bir İnönü, bir Sezgin, bir Gazioğlu, hatta bir Ahmet Karabilgin atacaksın...
Madımak olayı dincilerin eseriyse, bu dincilerin hangi dönemde, kimlerin yönetim sorumluluğu altında bu işe kalkıştıklarını anlatacaksın ki, ciddiye alabilelim seni... Dürüst ve objektif gazeteci diyebilelim...
Bunu diyemiyoruz...
Ne diyoruz?
İşin içine dindar nesil yetiştirmek isteyenleri, yani (zımnen) Başbakan Erdoğanı kattığın ve Madımakla Oda Tv soruşturmasını bir illiyet bağı içinde gösterdiğin için, Bu çocuk kötü niyetli diyoruz.
Bu fasılayı bu şekilde kapattıktan sonra, gelelim şu Büyük insanlar fikirlerle, küçük insanlar kişilerle uğraşır meselesine...
Kaçtır, aynı itirazları duyuyorum.
Doğru dürüst bir fikrim yokmuş, hep kişilerin açığını kolluyormuşum, hep birilerine cevap yetiştirmeye çalışıyormuşum ve bu da beni otomatikman küçük insan kılıyormuş. Acaba ne zaman bir fikir yazısıyla okuyucunun karşısına çıkacakmışım?
Hemen cevap veriyorum:
Hiçbir zaman.
Birincisi tosuncuk (ismi lazım değil, o kendisini biliyor), ben fikir adamı değilim. Eskilerin tabiriyle fıkra muharririyim ve içinde fikir kırıntıları da bulunan yazılar yazarak ekmeğimi kazanıyorum...
İkincisi, bir fikrim olmadığı için değil, canım bu türden yazılar yazmak istediği için böyle şeyler yazıyorum.
Üçüncüsü, fikir yazısı okumak istiyorsanız gazete köşelerine değil, akademik mecralara akacaksınız... Mebzul miktar dergi ve üniversite yayını var. Bir dolu da kitap... Bunları okuyacaksınız.
Dördüncüsü, fikir yazısı yazsam, yani kişilerden değil de olgulardan hareket etsem yandaş, yalaka, kaç paraya satıldın, demekten vazgeçecek misiniz? Vazgeçmeyeceksiniz... Ayrıca bu kadar fikir yazısı düşkünüsünüz de, bu üslup ne böyle? Bu hakaret sözcüklerini Wittgenstein, Weber, Feyerabend filan okuyarak mı öğrendiniz?
Beşincisi, haşa ki büyüklük iddiam yok. Küçük insanım ve kişilerle uğraşıyorum gördüğünüz gibi.
Fakat, ortada bir uğraşan varsa, bir de uğraştıran yok mu?
Bir de bu yok mu?
Kendisiyle uğraştırmayı alışkanlık haline getirmiş kişilere bir çift sözünüz olmayacak mı?
Mesela Can Dündara, Neden böyle kindar, böyle önyargılı, böyle art niyetli yazılar yazıp kendinle uğraştırıyorsun? Doğru dürüst şeyler yazsana hemşerim! demeyecek misiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.