Evren, hâlâ neden öyle zannediyor?
4 Nisan'da hâkim karşısına çıkacak olan 12 Eylül darbecileri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, umulmadık, duyulmadık bir çıkış yaptı. "Ben kurucu iktidarım" diyen Evren ve Şahinkaya, mahkemeye yolladıkları savunmada, "Darbe yapmak anayasa suçu değildir. Kurucu iktidarı yargılamak, ihtilalcinin bir başka ihtilalci tarafından yargılanmasıdır. TCK'da kurucu iktidar olma ve ihtilal yapma suçu yok. Kanun, ihtilal teşebbüsünü suç sayıyor." görüşüne yer verdiler.
Acaba 367 mucidi Sabih Kanadoğlu'ndan yardım mı aldılar? Aklı kim verdiyse şapka çıkartmak lazım. Bu yorum, bütün hukuk dalaverelerini arkada bıraktırır. Neymiş; "ihtilal yapmak suç değil, ihtilale teşebbüs suç"muş... Yani, "adam öldürmek suç değil, öldürmeye teşebbüs suçtur" diyorlar...
Bir şey daha aklıma geldi. Ergenekon ve Balyoz davaları başladığında vesayetin hukukçusu, gazetecisi ve yazarı olarak temayüz etmiş bazıları, "efendim, olmamış darbenin davası mı olurmuş..." diyerek, Evren'in savunduğunun tersini savunmuşlardı. Diyorlardı ki; "bazı durumlarda darbe yapılmasını istemek ve bunu düşünce olarak kamuoyuna açıklamak, ifade özgürlüğü kapsamında"dır... Darbe teşebbüsü davalarını itibarsızlaştırmak, sulandırmak, bulandırmak için görmediğimiz numara kalmadı. Utanma duygusu da kalmadı. İfade özgürlüğü kapsamına sokmaya çalıştıkları darbe talebi ve hazırlıkları; silahla, provokasyonlarla, faili meçhul cinayet tertipleriyle, toplumu sindirmek, insanları işkencelerden geçirmek, hükümeti devirmek, Meclis'i kapatmak için yapılıyordu...
Dr. Ümit Kardaş, bu zihniyete ne güzel cevap vermişti: "Darbe teşebbüsü suçları, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen ve cezaları, ağırlaştırılmış müebbet hapis olan soyut tehlike suçlarıdır. Yani suçun cezalandırılması için tehlikenin meydana gelmesi gerekmez. İfade özgürlüğü; cebir ve şiddetle işlenen suçların savunulabileceği düşüncesini kapsamamaktadır. Evrensel hukuk, bu tür insanlık, demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri için tehlikeli ve zararlı olan düşünceleri himaye etmemektedir."
Evren ve Şahinkaya'nın, hâlâ "biz kurucu iktidarız" demeleri, bir zihniyetin ifadesi. Darbe teşebbüslerini yargılama aşamasına gelmiş olmamız elbette demokratikleşme adına önemli bir adım. Fakat asıl önemli olan, darbe zihniyetinin ortadan kalkmasıdır. Acı ama gerçek, bu ülkede yarın darbe olsa gazetelerinde, televizyonlarında bayram havası estirecek, sokaklara dökülüp "kurtarıcılar"a alkış tutacak epey insan var.
Sayalım şimdi; kurucu iktidar olduğuna inanan Evren... "Hukuk dışına çıktık, bunu yol yaptık, hep böyle gidecek sandık" diyen geçen dönemin Genelkurmay Başkanı Koşaner... Daha birkaç gün önce, "28 Şubat bitmedi, nadasa çekildik" gibisinden laf eden eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, görevde iken dolar basarak ekonomiyi kurtarma mucidi emekli general, hepsi aynı zihniyeti seslendiriyorlar: Biz asıl iradeyiz...
Hatırlayınız, İlker Başbuğ gözaltına alınma kararının ardından kameralara konuşurken, terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmaya infial gösterirken, darbeye teşebbüs suçlamasından hiç rahatsız olmadı. Bu suçlamaya bir tepki göstermedi. Neden? Çünkü darbeyi suç görmeyen bir zihniyetten geliyor. On yılda bir darbe yaparsan, bir de Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde hâlâ Cumhuriyet'i koruma kollama görevini, muhtemel darbeler için gerekçe olarak tutarsan, demokrasiye müdahaleyi "görev" bilirsen, darbecilik ithamından utanır mısın?
Sayın Evren kendini hâlâ kurucu iktidar zannediyor. Çünkü öyle zannetmesi için cesaret veren generaller, gazeteciler, yazarlar, yargıçlar, barolar, akademisyenler ve işadamları var... Onun için bize lazım olan, zihniyet değişimidir. Farklılıklara tahammülsüz, ötekileştirici, kendinden saymadıklarına bir asırdır zulmeden, nefret ve düşmanlık aşılayan, hukuku, özgürlüğü ve barışı defterinden silen bir zihniyetten kurtulmamız gerekiyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.