Özgür Gündem'i kapatmak...
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 24 Mart gecesi Özgür Gündem Gazetesi'ne; "örgüt propagandası" yaptığı iddiasıyla, 1 ay kapatma cezası verdi.
Örgütten kasıt, PKK... Gazete kapatmak, sıkıyönetim ve darbe dönemlerine ait bir ceza. Vesayete karşı demokratikleşme hamlelerinin olduğu bir dönemde, bu gazete kapatma cezası, garip bir tezat sergiliyor. Ayrıca, iktidara; "askerî vesayeti kaldırıyorsun ama kendi vesayetini kuruyorsun" diye yüklenmenin bulunmaz fırsatı...
Evet, gazete kapatmak, fikir ve ifade hürriyeti açısından kocaman bir yanlış ve bir demokrasi ayıbıdır. Fakat savcı ve hâkimler ne yapsın? Terörle Mücadele Kanunu'nun ilgili maddelerine rağmen yine de iyi dayanıyorlar. Zira kanunun "Açıklama ve yayınlama" başlıklı 6. maddesinde "Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanların veya yayınlayanların" cezalandırılmaları gerekiyor. "Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, işlenmiş olan suçları ve suçlularını övme veya terör örgütünün propagandasını içeren süreli yayınlar hâkim kararı ile, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de Cumhuriyet savcısının emriyle, tedbir olarak on beş günden bir aya kadar durdurulabilir." hükmü yer alıyor. Yani gazete kapatılmasını kınamaktan öte yapılması gereken, bu maddelerin değiştirilmesini istemektir. Adalet Bakanı Sayın Ergin'in dün yaptığı açıklama bu konuda ümit vericidir. Dileriz, yeni yasa paketiyle, basın özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılır.
Yayınlarını tasvip etmesem de bir gazetenin kapatılmasına karşı çıkıyorum. Kendim için istediğim fikir ve ifade özgürlüğünü, bana en ters gelen, beni rahatsız eden fikirler, düşünceler için de istiyorum.
Bu konuda önemli olan, evrensel ölçülere riayet etmektir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, ifade özgürlüğünü en temel özgürlük kabul ediyor. Çünkü bu özgürlüğün olmadığı yerde pek çok özgürlük de yok demektir. Mahkeme bu kararlarda, ifade özgürlüğünün; devletin veya nüfusun büyük bir bölümünün aleyhinde olan, hatta rahatsızlık veren haber ve düşünceleri de kapsadığını özellikle vurguluyor.
Burada durmamız gerekiyor. Evrensel bu ölçüleri savunan bazı yazarlarımız, AİHM'nin ifade özgürlüğüne getirdiği sınırları maalesef görmezden gelmektedir. Fikir hürriyetine, düşünce özgürlüğüne evet, ancak bu sınırsız değil. AİHM; şiddete, silahlı direnişe, başkaldırıya çağrıyı, ifade hürriyetinden saymıyor. Kimse sayamaz. Nefreti ve şiddeti teşvik eden düşünce açıklamaları, AİHS tarafından korunmuyor.
Bizde problem şurada. PKK bir terör örgütü. BDP ve Özgür Gündem Gazetesi, PKK ile iç içe. BDP, KCK, PKK, Demokratik Toplum Kongresi çizgisi, tek bir çizgi. Bu çizginin adı Siyasi Kürt hareketidir. KCK sözleşmesinde alenen ifade edildiği gibi, Demokratik Toplum Kongresi'nde açıklandığı gibi, BDP yöneticilerin her fırsatta başımıza kaktığı gibi, bir "özerk Kürdistan" hedefi var... Doğu ve Güneydoğu'da 21 ilde bir ayrı "statü" isteniyor. Türkiye'den bağımsız, bir Kürt yönetimi talebi var. Irak'ta, Suriye'de olan bitenin, müsait bir ortam sağladığı varsayılarak, topyekûn harekete geçme anının geldiğine inanılıyor. Çukurca saldırısından beri şiddet tırmandırılıyor. Bir Kürt-Türk savaşından medet umuluyor.
Türkiye'nin büyük çoğunluğu, AK Parti'ye verdikleri destekle Kürtlerin büyük bölümü ise böyle düşünmüyor. Evet, askerî vesayet rejimi uygulamalarından kaynaklanan bir Kürt sorunumuz var. Bu sadece Kürtlerin değil, biz Türklerin de sorunu. Bu ülkede eşit yurttaşlar olarak hür, özgür ve insanca yaşamayı birlikte kurabiliriz. Silahla, şiddetle dayatılan bir çözüm, çözüm olamaz. Önümüzde bir fırsat da var. Yeni bir anayasa ve Türkiye'nin AB üyeliği... Çözüm; demokratikleşme ile mi, çatışma ile mi, buna karar vereceğiz.
Referandumda iradesini ortaya koyan makul çoğunluk kararlı; çözüm demokratikleşmede...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.