Eğitime Tandoğan Blokajı
Eğitim sistemine dair yaşanan tartışmaların iktidar ilişkileri bağlamından hatta merkezi öneminden ayrı düşünmek imkânsızdır. Eğitime yüklenmek istenen rasyonel, bilimsel, teknik, ihtiyaç, ilerleme vs. gibi anlamların hiçbiri iktidar sınıflarının siyasal düşünce ve hedeflerinden bağımsız değildir. Ne kadar soyutlanmak, sterilize edilmek istenirse istensin devlet gibi, siyaset gibi, kültür gibi eğitim anlayışının da temelinde “kimlik” vardır. Bu durum son derece doğaldır ve başka türlüsü de ütopyadır.
Eğitim öğretimde 28 Şubat darbe sürecinin en önemli ve tahrip edici dayatmalarının birincisi 8 yıllık kesintisiz eğitim modelidir. Bu tahrip edici statükoyu korumak üzere iktidar sınıfları tarafından sergilenen çirkin gayretkeşlik ise neredeyse zirve yapmış durumda. Son tartışmalar bir kez şunu gösterdi: Seçme hakkı bırakmaksızın bütün bir toplumu Kemalist ideolojiye uygun olarak formatlamak üzere kurgulanan laik-Türkçü kesintisiz eğitim sisteminin hem sevenleri hem de muhafızları epey fazlaymış.
Siyasetçi, Sendikacı ve Sivil Paşalar
AK Parti Hükümeti’nin 4+4+4 eğitim modeline geçerek eğitimi kesintili ve kademeli hale getiren fakat kendi içerisinde ilk dört yıldan sonra seçme hakkı tanıyan sistem teklifine karşı beklendiği üzere dört koldan blokaj uygulanıyor.
Yeni sisteme, hem Cumhuriyetin temellerini sarsacağı hem de toplumsal kutuplaşmayı arttıracağı iddiasıyla karşı çıkılıyor. Cumhuriyetin temellerini sarsacağı çünkü orta kısmı açılması öngörülen İHL’lerle birlikte eğitimde dini-İslami bir dalganın yükseleceği endişesine dikkat çekiliyor. Toplumsal kutuplaşmayı arttıracağı kaygısı ağır basıyor çünkü darbe politikalarıyla ezip yok etmek istedikleri taleplerin sahipleri ayakta duruyor.
“Rövanşist duygu ve çıkışlar” olarak yaftalayıp statükoya karşı hareketsiz kılmak istedikleri Hükümet ve toplum, Kemalist iktidar sınıflarının muhtelif renklerdeki bileşenlerinin saldırılarını püskürtüyor. Statüko muhafızları açısından korkunun asıl kaynağı, toplumun darbe süreçlerinde gasp edilen haklarına dair taleplerinin arkasında durulduğunu gösteren emarelerin gayet canlı olması.
Toplusal anlamda İslami taleplerin zayıf dışavurumları dahi Kemalist kesimler kadar sol-sosyalist hatta liberal kesimler açısından da bastırılması gereken zararlı unsurlar olarak lanse ediliyor. Olabildiğince İslamsız ve alabildiğine laik-seküler bir kamusal hayat inşa etmek üzere bu kesimler arasında sıkı bir ittifak kurulmuş.
Toplumun başörtüsü, Kur’an öğrenimi, İslami eğitim modeli gibi en temel taleplerinin zararlarını ve imkânsızlıklarını anlatmak üzere iktidar sınıfları tarafından olağan üstü bir performans sergileniyor. Asker süngüsüyle, mahkeme korkusuyla, siyaset ve toplumu hizaya sokma imkânı azaldıkça telaşları artıyor, sesleri kısıklaşıyor, engelleme şansları zayıflıyor.
Hem devam eden Balyoz ve Ergenekon gibi mahkemeler hem de 12 Eylül referandumu sonrasında ortaya çıkan konjonktür, ordu ve mahkeme desteği azalan kesimler için ekran ve manşetler üzerinden iktidarın devamı pek mümkün gözükmüyor. Tandoğan’da gerçekleştirilen CHP Grup Toplantısı bu durumun açık göstergelerinden biri olarak görülebilir.
Bir ulusal efsane olarak tarihe geçirilen Cumhuriyet mitingleri dizisinin tekrarı amacıyla yeniden verilmek istenen dünkü start, varılabilecek menzilin ufkunu ve gücünü de sergiliyordu. Cumhuriyet mitingleri havasının ve kitlesinin çok gerisinde seyreden Tandoğan Grup Toplantısına, Onuncu Yıl Marşı’yla coşan kimi kalpaklı kimi bayraklı Kemalist, sol-sosyalist ve Alevi-Bektaşi kesimlerin dışında kimse katılmadı. Hatta öyle ki Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Kemal Alemdaroğlu, Tuncay Özkan, Fatih Hilmioğlu gibi Balyoz ve Ergenekon sanığı asker-sivil paşaların meydanlardaki mücadeleden iyice düştükleri gözlemlendi.
Kemalist Gençlik ya da Kindar Gençlik ha!
Sol-Kemalist kesimlerin dün Tandoğan’da da dillendirdikleri bir söylemi özetleyen şöyle bir döviz vardı: “Eğitimin piyasalaştırılmasına hayır.” Bu tür bir söylemle sözde kapitalist-liberal kuşatmaya karşı duruş sergiler gözükürlerken sol-sosyalist kesimler de aslında Kemalist-laik-Türkçü değerlere sıkı sıkıya sarılmaktalar.
Mesela Evrensel gazetesi, mesajını desteklediği Tandoğan mitingiyle alakalı “anne baba inanma, geleceğim karartılıyor” manşetinin yanına derc ettiği karikatürde 4+4+4= meleyen bir koyun resmi ile katılarak eğitimcilere grev çağrısına yer vermiş. Tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi Evrensel ve Birgün tarafında temsil edilen sol-sosyalist çevreler çok rahat bir biçimde Sözcü, Yeniçağ ve Aydınlık gibi çevrelerle kesintisiz eğitim zulmünü muhafaza etmek üzere safları sıklaştırabiliyor.
Eğitim tartışmaları üzerinden bir kez daha görülen şudur: Müslüman bir topluma laik-seküler hayat tarzının dayatılması hususunda KESK ve DİSK’in TÜSİAD’dan, EMEP-TKP ve BDP’nin CHP’den ancak tonlama açısından farklılık vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.