Olanı doğru anlamak lâzım
Ergenekon ile ilintili İnternet Andıcı Davasından tutuklu yargılanan eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğun bu durumu kabullenemediği anlaşılıyor. Katıldığı her duruşmadan alışılmadık tavırlarına dair haberler geliyor.
Son duruşmada sorulanları beğenmeyip izinsiz salon dışına çıkmış; arada habercilerin duyacağı biçimde Nerede eski Genelkurmay Başkanları, neden karargâhtan kimse gelmemiş? diye serzenişte bulunmuş İlker Başbuğ...
Mahkemelik olmak, yargıç karşısına çıkmak herkesi tedirgin eder; en önemli koltuktan yeni kalkmış bir asker bürokratın -üstelik tutuklu olarak- yargılanmasının onun ruh hali üzerinde etkileri olacağını tahmin etmek güç değil. Rahatsız olması, üzülmesi, tepki vermesi doğal da, bunu kendisini de üzecek bir aşırılığa vardırması doğal değil.
Sonunda en tepe göreve gelene kadar uzun yıllar Genelkurmay karargâhında bulunmuş bir asker olarak, ülkemizin Ergenekon ve ilintili davalarla neyi başarmaya çalıştığını anlamış olması gerekir: Türkiye yakın tarihiyle hesaplaşarak demokrasiyle pamuk ipliğiyle bağlı ilişkisini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Türkiyenin ihtiyacı da, dünyanın Türkiyeye ihtiyacı da bunun gerçekleşmesini zorluyor.
Hesaplaşmadan da başarabilirdi bunu ülkemiz; ancak 2003 yılından beri siyasete yaşatılan dalgalanmalar yargı yoluyla başa çıkmayı kaçınılmaz hale getirdi. Dalgalanmaların hangi cenahtan geldiğini, kimlerin demokrasiyi sekteye uğratmak istediğini en iyi bilebilecek kişilerin başında geliyor Org. Başbuğ; o cenahın içindeydi, demokrasi-karşıtı çabaları en azından gözlemleyebilecek konumdaydı.
Gözlemlemekle mi yetindi, yoksa çabalara katkıda bulundu mu? Mahkeme bu sorunun cevabını arıyor. Keşke tutuksuz yargılansaydı Org. Başbuğ...
Bir noktada hesap hatası yaptığı belli: Silivride özel yetkili mahkemede değil de Ankarada Yüce Divanda yargılanacak olsaydı da benzer sorulara muhatap olacaktı. Silivrideki mahkeme siyasi davalara bakıyor ne de olsa; bu, yolsuzluk yapanları yargılayan bir heyet karşısına çıkmaktan daha iyidir.
Eski dönemlerin Genelkurmay başkanları, karargâhtan yüksek rütbeli subaylar duruşmasına katılsalar ne olacak? Mahkemelerde herkes kendi edimleri yüzünden yargılanıyor; dinleyicilerin niceliği ve niteliği fazla önem taşımıyor. Silâh arkadaşlarını daveti, sadece mahkeme heyeti tarafından değil davet çıkardığı arkadaşları tarafından da yanlış anlaşılabilir.
Yargılamalar her zaman mahkumiyetle sonuçlanmaz. Silivride görülen davalarda yargılanan askerlerden kendilerine yöneltilen suçlamaları hak etmeyenler, gadre uğradıklarını düşünenler de vardır. Kanıtlara itirazlar, masumiyet iddiaları içeren mektuplar bana da geliyor. Kimsenin haketmediği bir âkıbete uğramasını istemem.
2010 yılına kadar sonuçsuz kalmış sisteme müdahale girişimleri yaşandığı gerçeğini ne yapacağız peki? Gerçekleşen müdahaleler, köşeden dönüldüğünü kendi gözlerimizle görmüş gibi yaşanmışlıklar var; Wikileaks tarafından yayımlandığı için bilgimiz dahiline giren ABD yazışmalarına geçmiş niyetler var... Yok diyebilecek durumda olanınız var mı?
Silâh arkadaşlığı önemli bir duygu; maiyetindekileri kollamak, komutanlarının hatalarını görmezden gelmek bir asker alışkanlığı... Ancak yargı da bu tür duygu ve alışkanlıkların önem taşımadığı farklı bir alan.
Ne olacak peki?
Yargılananlar bu soruya cevap aramalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.