Nihai olarak ne diyorsun abi?
Muharrem İnce dostumuzun meyhane dokundurmasından incinen gururu, Bütün savaşınız Çevik Bir yasasını korumak mı için mi? sorusundan rahatsız olmuyor.
Rahatsız olmaları gerekirdi oysa...
Nasıl ki PKK, koskoca 28 Şubat sürecini eylemsizlikle, tek kurşun bile atmadan geçirdi, sosyal demokrat bir parti olan/olduğunu iddia eden CHP de muhayyel din devleti tehlikesi üzerinden tatlı su muhalefeti yürüttü.
Esas tehlikelere dönüp bakmadı bile.
İşçiye, emekçiye, köylüye demokrasi ve iş kaybı olarak dönen militer hareketliliği görmedi.
Banka soygunları karşısında kılını kıpırdatmadı.
Hayır, elbette sadece izlemekle kalmadı...
Militer hareketliliğe kendi ölçeğinde katkı sunarak, sürecin önemli aktörlerinden biri haline geldi.
Mesela, bir önceki genel başkan Deniz Baykal, 28 Şubat sürecinin unutamadığımız üç demecinden birinin sahibidir.
İlk ikisini hatırlayalım:
Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni Zafer Mutlu, henüz
28 Şubat alıştırmaları başlamamışken, Pazar Postasından Nihal Mete Üne şu dehşetengiz açıklamayı yapmıştı: Ne gazeteciliği kardeşim? Biz burada dükkân açtık para kazanıyoruz.
Büyük patron Aydın Doğan da, 28 Şubat darbesi tamama erdikten sonra, bir yabancı gazeteye verdiği demeçte aynen şöyle demişti: 28 Şubat sürecinde ordunun baskısı sonucu istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hü
kümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi.
Deniz Baykal da şu akla ziyan değerlendirmeyi yapmıştı: 28 Şubat sürecinde ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamış önemli bir baskı grubudur.
Muharrem İncenin bunlardan incinmesi lazım...
Bir de, kendilerini taşra çıkaran, Tandoğanlara, şuraya buraya sürükleyen yeni öğretim yasasına niçin karşı olduklarını, eski yasanın nesini sevdiklerini, yeni yasanın neresini sakıncalı bulduklarını açık, anlaşılabilir, net ifadelerle anlatması ve bizi ikna etmesi lazım...
Komisyonda arbede çıkardılar... İyi de, nihai olarak ne diyorsunuz abi? sorusuna cevap veremediler.
Binlerce açıklama yaptılar, binlerce oturum düzenlediler...
Karşı oldukları şeye niçin karşı olduklarını anlatamadılar.
Meclis kürsüsünü işgal ettiler... Anlatamadılar.
Parti grubunu Tandoğanda topladılar... Anlatamadılar.
İzmire gidecekler... Anlatamayacaklar.
Dedikleri tek somut şey şu: Bu yasa genel kurula gelmesin, derhal geri çekilsin. Bu yasayla Cumhuriyetin temeline dinamit konulmaktadır.
Kaldı ki, uğruna Çanakkale savunması yaptıkları eski yasa, Atatürkten andaç bir yasa değil...
Eli silahlı kişilerin dayattığı, Çevik Birin ısrarı ve zorlamasıyla parlamentodan geçirilmiş bir yasa...
Bu durumda Atatürk de mi Cumhuriyetin temeline dinamit koymuş oluyor?
İsmet Paşa, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Deniz Baykal, Murat Karayalçın da mı Cumhuriyetin temeline dinamit koymuş oluyor?
Parlamenter demokrasilerde nasslara yer var mıdır?
Bir yasa, sırf Orgeneral Çevik Bir çıkardı diye, dogmalaştırılabilir mi, dokunulamaz hüviyet kazanabilir mi?
Tamam, 4+4+4ü istemiyorsun...
Ne istiyorsun o halde? Bu yasa çıkmasın dışında bir sözün, bir sistem teklifin, üzerinde uzlaşılacak bir önerin yok mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.