Aziz Üstel

Aziz Üstel

Petrolcülerin İstanbul’da darbe girişimi!

Petrolcülerin İstanbul’da darbe girişimi!

Balkanlardan Arap Yarımadası’na kadar Osmanlı topraklarında cirit atan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Rus casusları bir türlü Sultan Abdülhamid’in tahtını sarsamıyorlardı. Bu arada, Osmanlı’nın tüm borçlarına karşılık Filistin’i satın alamayan Siyonist Kongre, Abdülhamid Han’ı ortadan kaldırmak için kolları sıvamıştı.

İşte bu kargaşa ortamında, Rusya’yla Fransa’yı arkalarına alan İstanbul Ermenileri, Kumkapı’daki Büyük Ermeni Kilisesi’nde toplanarak Bab-ı Ali’yi basarken, bir başka Ermeni grubu Osmanlı Bankası’nı işgal etti. Sadrazam Said Paşa, sert önlemler alarak isyancıları tutuklattı. Direnenleri de olay yerinde öldürttü. Yapılan sorgulamalarda, Ermeniler arasında onlarca OHRANA (Çarlık Rusya’nın Gizli Polis/ İstihbarat Kuruluşu) ajanı, Rus Ermenisi çıkıyordu. Sorgulamalar başlar başlamaz Rus Büyükelçisi Babı Ali’nin kapısına dikildi. Adamın derdi ajanlarını kurtarmaktı. Babı Ali, ajanların hemen gemiye binip Rusya’ya dönmeleri koşuluyla serbest bırakılmasını kabul etti.

Bu isyanı yüzlerine gözlerine bulaştıran Ermeni komitacılar Sultan’a doğrudan saldırmaya karar verdi. Osmanlı’dan toprak koparmaya çalışan, Osmanlı aleyhinde her türlü faaliyet içinde bulunan Siyonist Kongresi’nin İstanbul’daki uzantıları, o saat Ermeni komitacılarla işbirliğine soyundu. Siyonist ajanlarla Ermeni komitacılar Abdülhamid’i öldürme hazırlıklarını İsviçre’de yapmaya karar verdi. Suikastı tezgahlayan üç kişiden biri Rus diğeri Macar Yahudi’siydi; üçüncü kişiyse Edward Jores adında bir Fransız’dı. Abdülhamid Han, Cuma Selamlığından çıkarken bir faytonun altına yerleştirilen bomba patlatılıp öldürülecekti. Böylece Ermeni ve Yahudi’lerin önündeki en büyük engel ortadan kaldırılacaktı.

Namaz sonrası padişah, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi’yle konuşmaya dalınca, zaman ayarlı bomba patlar; 28 kişi ölür 56 kişiyse yaralanır: “Herkes kaçmaya başladı. Tek kaçmayan Abdülhamid Han’dı. Yaveri Miralay Sadık Bey korkudan kılıcını yere düşürdü. Abdülhamid ertesi gün yaverini kılıcını düşürdüğü için Trablus’a sürecekti. Padişah dizginlerini eline aldığı saltanat arabasını sürerek ölülerin, yaralıların yanına gitti...”

Durup dururken Abdülhamid’e düzenlenen suikastten niye söz ettim acaba? Çok basit. Dün olduğu gibi bu gün de, ne zaman batının ayağına basarsan, bir yerlerde birileri harekete geçer. Örneğin İran’a gider barış amaçlı nükleer güç kullanımının doğru olduğunu söylersin, ekonomini değerlendiren kuruluşlar birdenbire notunu düşürmekten söz eder, başbakanına hakaretler yağar, o güne değin ülkeni yere göğe sığdıramayan dünyaca ünlü bir dergiden! İnsanı en çok üzense, Türkiye’de de bunlara alkış tutanların olmasıdır. Nasıl Tevfik Fikret, Abdülhamid Yıldız Sarayı suikastinden kurtulunca, ey avcı, attın ama yazık ki,ne yazıklar ki vuramadın diye şiirler yazıp, göz yaşı dökmüşse katillerin arkasından, bu gün de “bir türlü kurtulamıyoruz bunlardan” diyen ve de üniformalı bürokratlardan umut kestikleri için dış güçlerden medet uman nice Tevfik Fikret’imiz vardır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi