Mehmet Barlas

Mehmet Barlas

Büyümek giderek pahalılaşıyor...

Büyümek giderek pahalılaşıyor...

Ekonomik büyümede dünya ikincisi olmamız tabii ki iyi bir haber.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ekonomi geçen yılın tamamında yüzde 8.5 büyümüş.
Buna göre geçen yıl 9.2 büyüme ile ilk sırada yer alan Çin'den sonra Türkiye yüzde 8.5'lik büyümeyle, dünyada en hızlı büyüyen ikinci ekonomi olmuş.
TÜİK verilerine göre 2011'de, Türkiye'nin dolar cinsinden gayri safi yurtiçi hasılası 772 milyar 298 milyon dolar olurken, kişi başına milli gelir de 10 bin 444 dolara çıkmış.
Bu iyi haberin arkasında ise yakın geçmişte hiç hesap etmediğimiz yeni ve olumsuz gerçekler var.
Ekonomide "Büyümek" giderek pahalılaşıyor.

Büyümenin bedeli
Çünkü büyümenin de, bunun kitlelere yansımasının da aracı "Enerji"dir.
Büyüdükçe ve bu kitlelere refah olarak yansıdıkça enerji tüketiminiz de artar. Her yeni açılan fabrika, her satın alınan yeni otomobil, yeni konutlar, dayanıklı tüketim mallarının daha geniş kitlelerce kullanımı, daha fazla elektrik, daha fazla doğalgaz, daha fazla benzin ve mazot demektir.
Türkiye enerjide dışa bağımlı.
Ortadoğu'nun ve Kafkaslar'ın jeopolitik serüvenlerine ortak olmaya tarih ve coğrafya bizi mahkûm ediyor.

Ortak değil müşteri
Ama aynı coğrafyanın doğal kaynaklarını, petrolünü ve doğalgazını satın almak zorundayız. Bu konuda ortak değil müşteriyiz.
Ve enerji fiyatlarını arz ve talep değil, uluslararası konjonktürdeki dalgalanmalar belirliyor.
Bakın işte... Büyümede 8.5 oranı ile dünya ikincisi olduğumuz 2011'de cari dış açığımız 80 milyar dolara yakın ve bunun büyük bölümü enerji ithalatından kaynaklanıyor.
Resmi verilere göre Türkiye 2011'de doğalgaz ve petrol ithal etmek için 54 milyar dolar ödedi. İran ve Suriye'ye ilişkin gerginlikler paralelinde fiyatların artmasına ve büyümenin oluşturacağı talep artışına dayalı olarak 2012'de bu rakamın 65 milyar dolar olacağı hesaplanıyor.

Zamlar kaçınılmazdı
Düşünün ki ithal edilen doğalgazın yarısı elektrik üretiminde kullanılıyor. Resmî verilere göre geçen yıl tüketilen 43.3 milyar metreküp gazın 23 milyar metreküpü elektrik üretiminde kullanılmış.
Sonuç ortada...
Ekonomik gerçekçiliğin ve aklın gereği, bedelin kamu tarafından değil enerjiyi tüketenler tarafından ödenmesi değil midir?
Sonuçta elektriğe ortalama yüzde 8.1, doğalgaza ise yüzde 18.72 zam geldi geçen hafta. Bu zamları yorumlayan Enerji Bakanı Yıldız da "Aldığımız ham petrol ve doğalgaza son 19 ayda yüzde 29 zam geldi. Bu ciddi bir rakam. Döviz zammını hariç tutarak bunu söylüyorum" dedi.

Çözüm ortada
Bundan önce de 2011 Ekimi'nde de doğalgaza konutta yüzde 14.3, sanayide ise yüzde 13.7 zam yapılmıştı Aynı tarihte elektriğin fiyatı da konutlarda yüzde 9.57, sanayide ise yüzde 9.26 artmıştı.
Peki bu kısır döngüden çıkmak için ne yapılmalıdır?
Öncelikle hem "Enerjide dışa bağımlıyız" diye yakınmanın hem de hidroelektrik santrallere de (HES'ler), nükleer enerji santraline de karşı çıkmanın, iler tutar yanı olmadığını bilmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Barlas Arşivi