Hücredeki ses
Bir Mısır vatandaşı ve İçişleri Bakanlığı'nın üst düzey bir yetkilisi olarak, ABD'nin Arap ülkelerine demokrasi getirmeyi amaçlayan 'Büyük Ortadoğu Projesi' ile ilgili bazı tespitlerde bulunmak istiyorum.
ABD gibi ben de Arap dünyasındaki diktatörlüklerin ve çürümüşlüğün terörün başlıca nedeni olduğuna, dolayısıyla 11 Eylül'ün gerçek sorumlularının Arap diktatörler olduğuna inanıyorum. Washington'un bu diktatörlüklere destek politikası çöktü.
ABD'nin demokrasi projesi Araplar'ın içişlerine müdahale olarak görülemez, zira işkence, keyfi tutuklamalar, cinayetler ve mal güvenliğinin çiğnenmesi, uluslararası toplumun tepki göstermesi gereken insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Terörün ortaya çıkmasında bu suçlar da en az Filistin sorunu kadar önemlidir. Arap yöneticiler çok uzun süre Filistin davasını halklarını ezmek için bir bahane olarak kullandılar.
Aralarında Suriye ve Mısır'ın da bulunduğu bazı diktatörler ABD'nin projesine yanıt olarak sınırlı alternatif reform önlemleri önerdiler ama bu girişimleri kabul edilemez; çünkü sorunun bir parçası olan Arap yöneticiler çözümün bir parçasını oluşturamaz. Arap ülkelerine baskı yapmak ve onları demokrasiyi kabullenmeye zorlamak için ABD'deki ve Avrupa'daki Arap muhalifleri destekleme zamanı geldi. ABD İslam'a saygı göstermeli ve ılımlı Müslüman güçlerle birlikte çalışmalı. Havuç ve sopa politikasında ABD sopaya öncelik vermeli, zira Hüsnü Mübarek örneğinde görüldüğü gibi Arap diktatörlere havuç vermek hiçbir işe yaramıyor.
***
Bugün bu tür görüşler öne sürmek kolay. Ne de olsa Arap diyarına bahar geldi.
Ama yukarıda yer alan "ABD'ye çağrı", Arap Baharı'ndan 7 yıl önce, 2004'te yapıldı. "International Herald Tribune" gazetesinde yayınlanan yazıyla. İmza da vardı yazının altında: Muhammed El-Ghanam.
***
Albay Muhammed El-Ghanam, Mısır İçişleri Bakanlığı'nda terörle mücadele bölümünün başkanıydı. Aynı zamanda akademisyendi; Roma Üniversitesi'nde "Kriminoloji" öğrenimi görmüş ve hukuk doktoru diploması almıştı.
Ve... 1997'de rejimin çürümüşlüğüne ve ülkesinin gömüldüğü yolsuzluk batağına tepki olarak Hüsnü Mübarek'e başkaldırmıştı. Yani, Mübarek'in ilk muhalifi olmuştu.
Tabii görevden uzaklaştırılmış, sık sık gözaltına alınmış, yurtdışına çıkışı yasaklanmıştı. Ta ki İsviçre siyasi sığınma hakkı tanıyıncaya kadar.
***
Muhammed El- Ghanam, 2001 yazında İsviçre'nin Kahire Büyükelçisi Blaise Gadet'in girişimleriyle yurtdışına çıkabildi. Cenevre'ye yerleşti.
Aradan bir süre geçti; İsviçre istihbarat servisleri ona ajanlık teklif etti. İsviçre'deki Müslüman derneklere ve kuruluşlara sızması, özellikle de "İhvan-ı Müslimin" (Müslüman Kardeşler) örgütünün kurucusu Hasan El-Benna'nın torunu Tarık Ramazan'a çengel atması isteniyordu.
Onca baskıya rağmen, reddetti. Ondan sonra da hayatı altüst oldu.
İsviçre gizli servisleri bir türlü yakasını bırakmayınca ruhsal bunalıma girdi. Her yerde kendisini öldürmek için fırsat kollayan Mübarek'in ajanları görmeye başladı. Cenevre Üniversitesi'nde kendisine çarpan bir Senegalli öğrenciyi o ajanlardan biri sanıp bir rivayete göre hep cebinde taşıdığı mutfak bıçağıyla tehdit etti, bir rivayete göre ise yaraladı.
Gözaltına alındı, tutuklandı, 4 ay sonra salıverildi.
Ama iş işten geçmişti. Muhammed El-Ghanam artık hastaydı. İsviçreli yetkililere tehdit dolu mektuplar yağdırmaya başladı, bir iddiaya göre ise İsviçre'deki Müslümanlar'ı cihada davet etti.
"Toplumun güvenliğine tehdit oluşturduğu" gerekçesiyle yeniden tutuklandı. Yıl: 2005. Aradan 7 yıl geçti. Muhammed El- Ghanam hâlâ cezaevinde. Tek kişilik hücrede. 7 yılda bir kez bile mahkemeye çıkarılmadı. Yani hükümsüz tutuklu!
Son günlerde İsviçre'deki sivil toplum örgütlerinden yeni Mısır yönetimine kadar birçok kişi ve kuruluş onu hücreden kurtarmak için seferber oldular.
56 yaşında olan ama 70'in üstünde gösteren sözcüğün tam anlamıyla çökmüş Muhammed El-Ghanam, yeni Mısır'ın kahramanı olacaktı, gizli servislerin kurbanı oldu. Yazık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.