Suriye konusunda aykırı düşünceler
İstanbulda yapılan Suriyenin Dostları toplantısının hem nitelik hem de nicelik açısından olağanüstü başarılı geçtiği bildiriliyor. Beklenenin üstünde ülkenin bayağı üst düzey temsilcisi katıldı toplantıya; evsahibi ülke adına yapılan konuşmalar ilgi çekti ve sonuç bildirgesi de Türkiyenin tezlerini yansıtıyordu.
Türk dış politikasının bir zaferi daha...
Dün pek çok değerlendirme yazısı yukarıda özetlediğim türden tespitlerle doluydu. Toplantıya katılanların açıklamaları da haberleri destekleyecek mahiyette: ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ikili görüşmelerinde, Başbakan Tayyip Erdoğana Çok iyi bir konuşma yaptınız övgüsünde bulunmuş...
Sonuç bildirgesinde, Suriye rejimine dönük sert eleştiriler yanında Arap Birliğinin sivil, çoğulcu, bağımsız ve özgür bir Suriye amaçlı girişimlerine destek çağrısı da bulunuyor. Şam rejiminin uyguladığı şiddetin insanlığa karşı suçlar olarak kabul edilebileceği bile yer alıyor bildirgede...
Bundan iyisi Şamda kayısı gerçekten...
Ne dersiniz, sevinelim mi? Sevinmek için henüz erken, hiç değilse bu yazının sonuna kadar bekleyin derim...
İstanbulda Türkiyenin girişimleriyle yapılan toplantı hedefleri açısından görünürde başarı ile sona erse bile, biraz daha yakından bakıldığında önceleri kendini pek belli etmeyen bir gerçeği ortaya koydu: Türkiyenin dış politikası açısından eksen kayması yaşanmasına sebep olabilir. Suriyede rejim değişikliğini gerçekleştirmek için Türkiyenin işbirliği yapması gerekenler öyle fazlaca güvenilecek ülkeler değil...
Suriye konusunda ters düştüklerimizin bazısı ise, yakın zamanlara kadar Türkiyenin yakınlaşmak için özel çaba gösterdiği ülkeler...
Örnek olsun diye kaydediyorum: Suriye politikamız bizi komşumuz İrandan uzaklaştırıyor. Oysa iki yıl önce İrana uygulanmak istenen yaptırımlara karşı çıkması yüzünden ABDyle ters düşmüştü Türkiye. İsraille hâlâ aramız şekerrenk; ama Suriye politikalarımız birbirine çok yakın...
Dış politika böyle altüst oluşların sıkça görülebildiği bir alan, bunlar olabilir; ancak Suriye konusunda yakınlaştığımız ülkelerin politik çıkarları ile Türkiyenin izlediği çizgi de hayli farklı. Türkiye ısrarla Suriyede yeni rejimin sandıktan çıkması gerektiği üzerinde dururken, Suriyenin bazı dostları böyle bir gelişmeyi varlıklarına tehdit olarak görüyorlar.
Kofi Annanın Suriye için taraftar aradığı plan, Beşşar Esadlı bir çözüm arayışının ürünü. Günde birkaç saatlik karşılıklı bir ateşkes, muhaliflerin tutukluluk halinin sonlandırılması ve gazetecilere daha serbest bir hareket imkânı yetiyor pek çok Suriye dostuna...
Türkiyenin istediği türden Suriyede köklü bir rejim değişikliğinin taraftarı pek az...
İstanbul toplantısı bunu anlamamıza sebep olduysa, işte esas o zaman, toplantıyı dış politika açısından büyük bir başarı olarak görebiliriz.
Herhalde anladınız: Türkiye Suriye konusunda izlediği mümkün olduğunca âdil ve her bakımdan demokratik arayışında neredeyse yalnız başına; birlikte göründükleriyle arasındaki farklılık ters düştüğü ülkelerle olan görüş farklılığından daha az değil. Kalabalık içinde korkunç bir yalnızlık yaşıyor Türkiye...
Sevinelim mi? sorusunun tam cevabı şu: Sevinmesine sevinelim de, öncesinde bir hayli düşünmemiz gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.