Hinoğlu hin olmayan bir askerin itirafları
Yarın 12 Eylül (1980) darbesi mahkeme önüne çıkıyor ya, benim zihnim bir süreden beri askerler ve darbe konusuna kilitlenmiş durumda. Kenan Evrenin avukatlarının Darbemiz başarılı oldu; devletin kurucu iradesi yargılanabilir mi? tarzı bir savunma yapmaları şaşırttı beni.
Geçen gün, MGK Genel Sekreterliği de yapmış Org. Tuncer Kılınçın, Akit gazetesine, Erbakanı nasıl aramam, çok millici bir liderdi; F-4 uçaklarının modernizasyonu işinin İsraile verilmesine karşı çıkmış, bunun ülkemizde yapılması için sonuna kadar bastırmıştı sözleriyle içini döktüğünü okuyunca daha çok şaşırdım.
Şaşırmamın sebebi şu: Bundan yalnızca 15 gün kadar önce (13 Mart 2012), Aydınlık gazetesine, Erbakanı başbakanlıktan eden 28 Şubat (1997) sürecinin devam etmesi gerektiği temennisinin manşete çekildiği bir açıklama yapmıştı aynı Org. Kılınç...
Akite 28 Şubatın devirdiği hükümetin başbakanının millici olduğunu söylüyor, Aydınlıka ise millici başbakanı deviren 28 Şubatın devam etmesi gerektiğini...
Evet, ben de Tuncer Paşanın hinoğlu hin biri olmadığını biliyorum. Sonradan hakkında askeri ihalelerde yolsuzluk davası açılmış bir müteahhitle arasında borç-alacak ilişkisi varolduğu açıklandığında (2005 yılı), borçlunun Org. Kılınç olduğunu öğrendiğimde sözgelimi, hiç şaşırmamıştım. Kılınç Paşa sahibi olduğu evi yenisiyle değiştirmek istemiş, ancak sahibi bayağı bir indirim de yaptığı halde yeni ev hayli pahalıymış; alabilmesi için tanıdığı bir savunma müteahhidinden borç almış...
150 bin dolar kadar bir borç... Bir türlü ödeyememiş; müteahhit yolsuzluk iddiasıyla tutuklanınca borç ilişkisi mahkemede ortaya çıkmış...
Bereket Org. Tuncer Kılınçın hinoğlu hin olmadığına inananlardan İlhan Selçuk, köşesinde, 150 bin dolar borç ne ki? sorusu eşliğinde olayı küçümseyen bir yazıyla kendisine destek çıkmış da üzerine giden olmamış...
Konuya ilgi duyanlar sol görüşleri yüzünden ordudan ihraç edilmiş gazeteci Rahmi Yıldırımın Sermayenin Paşaları (Karınca Yayınları, 2009) kitabına başvurabilir.
Paşanın hinoğlu hin biri olmaması yine de kısa arayla birbirine taban tabana zıt görüşlerini açıklamıyor...
Neden acaba? şaşkınlığımı gündeme getirdiğim bir dost meclisinde, Ergenekon ile ilgili davaları yakından izleyen bir meslektaşın, Sahi bilmiyor musun? sorusuyla karşılaştım. Meğer 3. Ergenekon İddianamesinde en ayrıntılı suçlamalara muhatap kişilerdenmiş Tuncer Kılınç... Suçlamanın özeti bile tam bir sayfa tutuyor dedi dostum.
Suçlamaların bazısı, bıçak gibi yaralayıcı âletleri, ruhsatsız silâhlar ve mermileri, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak türü sıradan şeyler, ama bazıları bayağı ciddi: Devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgilerini çalmak suretiyle ele geçirip tahrip etmek... Hukuka aykırı olarak kişisel bilgileri kaydetmek (fişlemek)... Silâhlı terör örgütü kurmak ve yönetmek... TBMMyi ve TC hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs... Örgüte bilerek isteyerek yardımcılık... Özel hayatın gizliliğini ihlâl, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek...
Gerçekten tam bir sayfada özetlenebilen suçlamalar dizini...
Okuyunca, kendi kendime Aman Paşam, ne yaptın diye hayıflandım. Unutmayalım: Org. Tuncer Kılınç, 2003 yılında, halka açık bir toplantıda, Amerikalılar beyaz kâğıdı alıyor yeşil boyayla basıyor dolar imal ediyorlar. Türkiyedeki en yanlış politika dar para politikası. Biz de bol para basmalı, darphaneyi 24 saat çalıştırmalıyız diyen ve hâzirun sözünün burasında gülünce, Ne gülüyorsunuz, sanki doların karşılığı var mı ki? diye gürleyen Paşa...
50 F-4 uçağının modernizasyonu işinin İsraile verilmesine direnen Erbakan sonunda nasıl razı olmuş peki? Şöyle: Kılınçın bizzat kendisi başbakana gidip Modernizasyon işini ABD ve İsrailden başkası yapamıyor; ABD pahalı, İsrail ise ucuz demiş; yani Erbakanı imzaya o zorlamış...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.