Olağanüstü hal bitemiyor
Pervez Müşerref, ülkesinde ilan ettiği ve 42 gün süren olağan üstü hali 15 Aralık’ta kaldırdı.
Bir basın açıklamasında tamamiyle özgür ve şeffaf bir seçimin sözünü veren Pakistan’ın yeni “sivil” lideri aynı zamanda seçimleri kontrol etmek amaçlı gözcülerin gönderilmesini talep etti.
Olağan üstü halin iki yönlü değerlendirilmesi gerektiğini öne süren Müşerref, bahsettiği bu iki objektifin de amacına ulaştığını belirtti.
Bunlardan ilki Taliban ilhamlı silahlı başkaldırıya karşı savaşmaktı. Bu başkaldırı ise sınır bölgelerde bulunan Afgan-Pakistan kabileleri sayesinde kuzey-batı hudut bölgesi Swat (NWFP) gibi yerleşik bölgelere doğru yayılmaktaydı.
Müşerref, “teröristlerin bel kemiğinin Swat’ta kırıldığını gururla ifade etti”.
Ayrıca olağan üstü halin ilan edilmesiyle hükümete, yargı yoluyla ülke “istikrarını” bozan ve fesata yol açan unsurları ortadan kaldırma imkanının tanındığı iddiasında bulundu.
Yüce Divan’ın ekim ayında gerçekleşen ve Müşerref’in başkanlık seçimini ordu başkanı olması ve bu nedenle politik bir görev almasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, yapılan seçimin anayasaya aykırı olarak nitelendilendirilmesi gerektiğini açıklaması “fesat çıkarmak” olarak değerlendirilmişti. Bunun üzerine Müşerref üniformasını çıkardı ve “ülkeyi bir krizden kurtardım” diye konuştu.
20 000 özel kumpanyanın “kibarlığı” sonucu 100’ü sivil olmak üzere 400 kişinin hayatını kayebttiği Swat’da şu an az çok bir sessizlik hüküm sürmekte.
Lakin Pakistan’ın Taliban’ın bel kemiğini kırdığı iddiaları fazlaca kibirli.
Olağan üstü halin iptal edilmesinden önce ve sonra 7 gün içinde orduya yönelik 4 intihar saldırısı düzenlendi ve bu saldırılarda 20’den fazla insan hayatını kaybetti.
Bu gibi misilleme saldırıları şimdilik sona ermiş gibi görünüyor. 14 Aralık’ta merkezileştirilmiş yeni bir örgütlenme tüm kabile bölgelerinde ve NWPF’de bulunan Taliban güçlerini birleştirmek amaçlı kuruldu. Swat ve diğer bölgelerde düzenlenen operasyonların iptal edilmesi çağrısında bulunan örgüt aksi taktirde Pakistan güçlerine karşı savunma amaçlı cihadın başlayacağının sinyallerini verdi. Aynı zamanda Afgan Taliban güçleriyle birlikte NATO’ya karşı koyacaklarının sözünü veren örgüt “kontrol altında tuttukları bölgelerde”, kabilelerin bulunduğu bölge ve NWFP’de Şeriat’ı güçlendireceklerini açıkladı.
İlki olmasa da Müşerref’in bahsettiği objektiflerden ikincisi tamamiyle hayata geçirilmiş gibi görünüyor.
Yaklaşık 5000 hukukçunun görevinden alıkonması ve içlerinde başyargıç İftikhar Muhammed Chaudry’nin de bulunduğu 49 kıdemli hakimin yargı organlarından saf dışı bırakılmasına yalnızca uygulanan olağan üstü hal alet edilmedi. Müşerref bunun yanı sıra Pakistan’ın iyice zayıflamış olan anayasasına hile karıştırarak koyduğu kanun ve kurallara legal karşı koyma hakkı tanıyan unsurları engelledi. Bu uygulama aynı zamanda görevlerinden alınan hakimlerin daimi emekliliklerini de öngörüyor.
Son olarak Müşerref devlet başkanına iftira içeren haberler yayınlayan veya onu alaya alan gezetecilere ve radyo istasyonlarına yönelik ağır cezalar ve 3 yıla varan hapis cezalarını öngören yeni ve sıkı sınırlar belirledi.
Hükümet sözcüsü, ne yapılan bu anayasa değişikliklerinin ne de kısıtlamaların feshedilmeyeceğini belirtti.
Bunun üzerine Dawn gazetesi 17 Aralık’ta, “Pakistan halkı şimdiye dek politik akıbetini belirlemekte hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı” diye yazdı.
Sıkı yönetimin sonlandırılması Washington, London ve Delhi tarafından olumlu karşılandı. İngiltere başkanı Gordon Brow’un açıklamasıyla bu sonlandırma anayasal düzene geri dönme konusunda önemli bir adım teşkil ediyor. G. Brown aynı zamanda başkan Müşerref’in 08 Ocak’ta adil ve bağımsız bir seçim gerçekleştirme arzusunun uluslararası topluluk tarafından desteklendiğini bildirdi. Lakin İngiltere başbakanı görevlerinden alınan hakimler konusunda hiçbir görüş beyan etmedi!
Bu konu hakkında görüş beyan etmeyenlerden biri de muhalefet lideri ve eski başbakan Benazir Bhutto. Hakkında yolsuzluktan ötürü halen devam etmekte olan davalar dolayısıyla Bhutto Pakistan’da herkesten çok bağımsız bir yargı arzuluyor. Şu an için en büyük endişesinin 08 Ocak’ta seçimlere sahtekarlık ve hile karışması olduğu açıklandı.
Diplomatik kaynaklara göre bu tür endişelerin esaslı olduğu belirtidi: “Seçimlerin adil ve bağımsız olamayacağını bilyoruz. Yalnızca 2002 seçimlerinden bir nebze daha iyi gelişmeleri ümidindeyiz.”
2002 seçimleri Müşerref yanlısı partilerin çokluğu nedeniyle Avrupa Birliği gözcüleri tarafından “derin defolu” olarak nitelendirilmişti. Bazı AB ülkeleri bu seferki seçimlere gözcü göndermek niyetinde değiller.
Pakistan’ın diğer bir muhalefet lideri Nawaz Sharif, olağan üstü halin “yabancı baskı” sonucunda gerçekleştirildiğini ileri sürdü.
13 Aralık’ta yapılan bir kamuoyu yoklaması halkın 67%’sinin Müşerref’in geri çekilmesini talep ettiğini ve 77%’sinin de Yüksek Mahkeme hakimlerinin haklarının geri verilmesinden yana olduklarını ortaya koydu.
Bu düşünceler Pakistan’ın küçük fakat huzursuz olan sivil halkını ele geçirmiş durumda.
Hukukçular, üniversite öğrencileri ve bir avuç politik parti, halkı yargı organlarının yeniden düzeltilmemesi takdirinde 08 Ocak seçimlerini boykot etmeye davet ediyor. Bu kampanyanın İslamabad’da halen ikisi de polis barikatı altında bulunan Yüksek Mahkeme’den başlayarak Hükümet Merkezin’e toplu bir yürüyüş düzenleyerek başlatılması amaçlanmıştı.
Düzenlenen bir basın toplantısında Müşerref halkı bu “kışkırtmalara uymamaları” konusunda ikaz etti. “Bu galeyan ve görevlerinden alnınan hakimlerin gölgeleri yapılacak olan seçimlerin yakasını bırakacağa benzemiyor” diye konuşan hukukçu Zaffarullah Khan “Parçalanmış bir yargı organıyla demokrasi elde edilemez” diye de ekledi.
(Graham Usher - Al Ahram Weekly; çev: Sümeyye Doğan - habervaktim)