Hukuk devleti olunacaksa...
Yargıyı tarafgirlik cenderesinin bir aracı olarak görenlerin hayal kırıklığı çok belirgin; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, son konuşmasıyla, başkanı olduğu yüksek yargı kurumunun ve o kurumun da içinde yer aldığı daha geniş hukuk camiasının siyasi kavgaların dışında kalmaya kararlı olduğunu ilân etti çünkü...
Başkentin hayhuyu dışında kalmaya niyetli bir kuruma dönüştü son zamanlarda Anayasa Mahkemesi... Haymana yoluna sapıp İnceke doğru giderken sağda görkemli yeni bir bina var; 12 Eylül 2010 referandumundan çok önce, ama o referandumla amaçlanana uygun daha işlevsel bir kuruma dönüşmesi öngörülerek planlandığını hemen belli eden o bina, Anayasa Mahkemesini içinde barındırıyor...
Mahkemenin başkanı Haşim Kılıçın önceki gün yaptığı konuşmayı birileriyle -özellikle de siyasetle ve siyasetçilerle- hesaplaşma çabası olarak görmek kolaya kaçmak olur. Liderlerin konuşmalarına bakılırsa, iktidar da muhalefet de konuşmayı öyle görme yanlışlığına yakın duruyor. Oysa içinden geçtiğimiz muhataralı süreçte önemi çok daha artmış olan yargıyı kavgaların dışında tutma amaçlı bir konuşma, Kılıçın yaptığı...
Zahmet edip metnini okursanız, öyle olduğunu göreceksiniz.
Yargı-dışı çevrelerin yargı üzerinde baskı uygulamasına şiddetle karşı çıkarken, yargı sınıfını da evrensel hukukun sınırları dışına çıkmamaya davet eden bir konuşma...
Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olma kararlılığının yargı adına vurgulanması olağanüstü önemli. Bugüne kadar genellikle bağımsızlık özelliği vurgulanırken, esas vurguyu yargı sınıfının tarafsızlığı üzerinde yoğunlaştıran cümlelere bilhassa dikkat edilmelidir.
Yargının takdir hakkını daraltan yasal düzenlemeler yapılmıyor mu? Yapılıyor... Bu yanlış mı? Elbette yanlış... Ancak bunun sebebinin, yargının kendi takdir hakkını çok dar kapsamlı kullanması olduğu da bir başka gerçeklik. Ülke tartışma gündemini sürekli meşgul eden özgürlüklere aldırışsızlık, istisnai bir yetki olarak öngörülmüş tedbirlerin yaygın biçimde kullanılması, yasama organını yargı alanını daraltacak yasalar çıkarmaya sevk ediyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç Halkımızın mutluluğu adına evrensel değerlerle bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargıya ihtiyaçtan söz ediyor. Şu vaadi de önemli: Bağımsızlık ve tarafsızlık sorununu çözmüş bir yargının, âdil, mâkul ve ölçülü kararlarıyla uygulama sorunları ortadan kalkacak, oluşan bu güven ikliminde hak ve özgürlüklerin daha rahat yaşanması sağlanacaktır.
Evrensel değerlerle buluşmuş bir yargı, sağdan-soldan, iktidardan veya muhalefetten gelecek baskılara aldırmadan görevini yerine getirebilir. Adaletin kestiği parmak acımaz anlamına gelen atasözleri bulunan bir toplumun özlemi de, kişisel, zümresel, toplumsal veya ideolojik etkilere kendini kapatmış, yalnızca hukuku mürşit bilen bir yargı sınıfına sahip olmaktır.
Geçmişte -başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere- pek çok yargı organının Haşim Kılıçın yanlışlığına işaret ettiği türden davranışlar sergilediğini biliyoruz.
Anayasa Mahkemesi Başkanının konuşmasını bütün yargı adına verilmiş bir söz olarak kabul edebiliriz.
Umarız, Türkiye, fazla gecikmeden gerçek anlamda bir hukuk devleti haline gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.