Münazarat
Önceki gün Mardinde Artuklu Üniversitesindeydim..
Üniversiteyle birlikte Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfının ortaklaşa düzenlediği Münazarat Sempozyumu vardı. Konu: Milliyet fikri ve Kürt meselesi.. İlk günki oturumda benim de bir konuşmam vardı: Konu: Ulus, Devlet ve Çoğulculuk. Uçağa yetişmek için, konuşmamı kısa kesmek zorunda kaldım.
Prof.Dr. Bedii Omayın himayesinde yapılan toplantıya Prof.Dr. Gürbüz Aksoy ve Dr. İbrahim Benekin yanında çok sayıda bilim adamı ve yazar katıldı..
Sempozyuma Doç.Dr. Hüseyin Çelikle birlikte Rıza Akçalı ve Prof.Dr. İbrahim Özdemir de katıldı.. Bugün tamamlanacak olan sempozyumun oldukça yoğun bir gündemi var. Aynı şekilde yoğun bir katılım sözkonusu..
Risale-i Nur ışığında Kürt sorununa çözüm arayışıyla aslında Türkiyede bir ilk de gerçekleşmiş oluyor..
Daha önce doktora tezinde Risale-i Nurdan alıntı yaptığı için bilim adamlarının üniversiteyle ilişkisi kesilirken, bugün bir üniversitede bilim adamları Risale-i Nurdan övgüyle söz ediyorlar..
Risale-i Nurun müellifi ilk mahkûmiyetini Mardinde almış. Bir asır sonra, aynı şehirde rahmetle anılıyor. Toplumun ayağına, boynuna geçirilen ilmikler ve prangalar aynı şehirde çözülüyor. Risale-i Nurların müellifine ilk kez 1894te Mardinde kelepçe takılmış. O gün yine aynı şehirde o kelepçe sökülmüş oldu.. Rejimin konkav ve konveks aynaları da böylece parçalandı. Halk kendi gerçeği ile yüzleşti..
Tam da 12 Eylül sanıklarının mahkemeye çıktığı bir zamanda bunların yaşanıyor olması ilginç.
Münazarat Sempozyumu bu anlamda bir milat özelliği taşıyor..
Ciddi bir ulus devlet, Kemalizm ve Türk ulusçuluğu, resmi ideoloji eleştirisinin yapıldığı sempozyum, bu yanı ile de Türkiyedeki büyük değişimi gösteren bir karaktere sahip..
Birileri, bu gelişmeyi Cumhuriyetten böyle intikam aldılar.. şeklinde duyururken, aslında mana ve mefhum olarak yasalarda da ifadesini bulan Cumhuriyetin ne demek olduğunu bu çevreler hiç görmek, bilmek, anlamak istemediler..
Çevrenize bakıyor musunuz, artık özel sektörde, sivil toplum kuruluşlarında, Atatürk resmi, büstü eskisi kadar gözükmüyor.. Bir okullarda, bir de THYnin hostestelerinde kaldı Atatürk rozetleri, imzası, posterleri.. Üniversitelerde de fazla bir şey kalmadı..
En son 28 Şubatta bir ikonizasyon/ idolizasyon operasyonu yaşanmıştı.. Mustafa Kemalin resmi ikonlara, büstleri idollere dönüştürülmüştü.. Ama artık o dönem de bitti.. Birkaç kişi arabasının arkasına atam izindeyiz yazısı ile yetinmek zorunda kaldı. Ya da malum o imzayı camına yapıştırarak teselli buluyorlar..
Belediye kültür salonları ile nikah salonlarında bu ikonlar hâlâ korunmaya devam ediyor. Bir de parti kongrelerinde.. Bayrak kadar büyük bir Atatürk remi, bir o kadar büyük genel başkan resmi..
Bakalım Hürriyet gazetesi daha ne kadar direnecek, bayrak, ikon ve Türkiye Türklerindir sloganı ile yayınını sürdürmeye.. Sonunda gerçeği elbet, bir gün, mutlaka onlar da görecek ve anlayacaklar..
Osmanlıda Namık Kemal Vatan dediği için hapse atılmıştı. O günden bugünlere geldik.. Ulus devlet, bir insan ömrü kadar kısa bir sürede başladı ve bitti, hem de arkasında kan, gözyaşı ve acılarla dolu bir dönem bırakarak..
Ulus devlet anlayışı, bizim açımızdan bir imparatorluğa maloldu. Bugünki terörün arkasında da aynı gerçek var.. Uluslaşmak isteyen halklar arasında kanlı bir hesaplaşma yaşanıyor hâlâ..
Hâlâ 19.YYda savaş yıllarında, komünizm, kapitalizm, faşizm ve siyonizm tartışmalarının gölgesinde şekillenen kavram ve kurumlarla, zihin bulanıklığı ile 21.YYnın barış toplumunu oluşturmak mümkün değil..
Yusuf Akçura ve Gaspralı İsmailin 3 Tarzı siyaset ana başlığı ile tartıştıkları Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak seçenekleri, cumhuriyete Osmanlıdan miras kaldı aslında.. Türkleşmek, gayri Türk unsurların elinde, Moiz Kohenlerin, Lazaro Francoların elinde, İslam karşıtlığına dönüştü. Oysa Lozanda bile, Müslümanlık, Türklüğün üssül esası kabul edildiği için Müslüman anasır azınlık kabul edilmemişti. Çağdaşlık ise, celladına aşık olmaya zorlanan bir halkın trajedisidir.. Ve Kemalizm işte tam da budur!
Bugün taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor..
Münazarat bu anlamda bugünki sorunlara Müslümanca bir bakış arayışının ifadesi olarak önümüze çıkmaktadır. Aslında Kürtçülük sorunu bir sorun değil. Asıl sorun Türkçülük sorunudur ve Kürtçülük buna bir tepkidir ve aslında Kürtçüler, Türkçüleri modellemek gibi bir paradoksun içindedir..
Münazarat ezber bozan yeni bir açılım oldu, ama korkarım bazıları, bu açılımı alıp, batı ve ABD ekseninde, ılımlı İslam politikası ile sulandırarak, ipi götürüp demokrasiye bağlamak isteyecektir. Risale-i Nur neo Amerikancılığın sıçrama tahtası olmamalıdır ve olmayacaktır diye umud ediyorum. Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.