2007 seçimlerinde Diyarbakır’da neler oldu?
İnsan uzaklaşınca daha doğru görüyor. Bilmiyorum... Belki de, bir süreci doğru okuyabilmek için üzerinden biraz zaman geçmesi gerekiyordu.
Geçti... Şimdi konuşmamın zamanı geldi.
Ben konuştuktan sonra bu kadro içinde, karşıma çıkacak yürekte insan göremiyorum! Adam gibi açıktan muhalefet edecek cesarette olamayacaklarını da imanım gibi biliyorum! Ama emin olun, bu yazıda gerçek yüzlerini deşifre edeceğim bir kısım siyasî ve bürokratik kişilerin, dipten ve derinden kuyumu kazacaklarını, binbir iftira düzeneğiyle arkamda dolaşacaklarını biliyorum!
İşte buna rağmen yazıyorum. Allah kâfi! Var mı ötesi?
Üzerinden yıllar geçti... Sürekli düşündüm. Bu, binbir suratların çarkı döndükçe, memleketim Diyarbakır, asla huzur bulamayacak, yaşadım, gördüm! Bir-iki kifayetsiz muhterise zarar gelmesin diye sustukça, yazık-günah deyip bildiklerimi içimde sakladıkça bu şer kadroyu, fitne yumağını deşifre edecek cesarette kimsenin çıkmayacağının farkına vardım! AK Parti’nin Diyarbakır tabanına paslı çiviler gibi saplanmış bu insanların, verilen onca emeğe, AK Parti’ye oy verenlerin samimiyetlerine, inançlarına, güvenlerine, daha fazla zarar verdiklerini görmeye artık dayanamıyorum. Bu yüzden olanı biteni, tüm tanıklıklarımı yazarak dokuz köyden kovulmayı göze alıyorum!
Diyarbakır’da, AK Parti MKYK üyesi olan birisi, sürekli olarak Sayın Başbakan’ın, o dönemlerdeki “Kürt sorunu vardır” sözü üzerinden Başbakan’ın aleyhinde muhalefet yapıyordu! Ona göre; Başbakan yanlış düşünüyordu. Kürt sorunu diye bir şey yoktu. Kürt sorunu vardır diyen Başbakan, çevresindeki tehlikeli odakların dolduruşuna geliyordu.Tayyip Erdoğan’ın siyasî kişiliğini sürekli olarak küçümsüyordu. Bu MKYK üyesine göre, AK Parti’ye lider olmaya en layık isim Abdullah Gül’dü!
Bu MKYK üyesinin ikinci olarak, arkada en çok düşmanlık ettiği, Kürtçü ve PKK’cı diye itham ettiği isim eski Mazlum-Der Başkanı İhsan Aslan’dı. AK Parti için gönülden çalışan, S.U, Y.C. ve N.G. gibi samimi insanlara, Mehdi Eker ve İhsan Aslan’ın eşini, seçim çalışmalarında dışlamaları için sürekli olarak baskı yapan yine aynı MKYK üyesiydi.
Bu arkadaşlara, Halise ve Yasemin Hanım’ı hiç tanımamama rağmen, insanlık namına, uygulanacak bu ötekileştirmenin yanlış olacağını söyleyen, hatta zorla arattırıp yeniden ilişkiye geçmelerini temin eden bendim. Bu muhalefetin, Diyarbakır’a malolacak bedelin farkında olduğum için!
Bir MKYK üyesi elbette partisini eleştirebilmelidir. İçinde bulunduğu siyasi kadro içerisinde herkesi onaylamak zorunda da değildir! Kendince değerlendirmeleri elbette olabilir. Ancak bu tür bir dışlayıcılık asla etik değildir. Bir bütün olarak hareket edilmesi gerektiği vakit, kişisel çekememezlikler bir kenara bırakılabilmelidir ki, o siyasî hareket başarılı olsun!
Ancak tevafuken iştirak ettiğim, Kutbettin Arzu’nun Gazi Köşkü’ndeki davetinde, aynı MKYK üyesinin, İhsan Aslan’ın eşi Halise Hanım’ın bir adım gerisinde, sağında, solunda el ovuşturarak Halise Hanımcığım diye dolaştığını görünce, meselenin hiç de bireysel irade gibi beylik bir tutumdan kaynaklanmadığının farkına vardım.
Dahası, tüm seçim çalışmalarında, gittikleri her yerde Halise Hanım’la siyam ikizleri gibi dolaşan, o tarihte AK Parti milletvekili olan İhsan Aslan’ın namıyla başköşeye oturtulup, düşman olduğu adamın kesesinden krallar gibi ağırlanan da aynı MKYK üyesiydi!
İşin ilginci, orta halli bir vatandaş iken, elinden tutup onu sosyal ve siyasî hayata kazandıranın İhsan Aslan olduğunu sonradan öğrendim!
Hiç değişmemişti... Halkın, pek çok partiyi sandığa gömdüğü o tarihî seçimlerde, ölümüne AK Parti’ye karşı DYP’yi desteklemişti bu MKYK üyesi!
Yine aynı MKYK üyesi, 2007 seçimlerinde, her ortamda, düşmanlık ettiği İhsan Aslan’la aynı masayı canciğer paylaşıyor. Başbakan’ı ve eşi Emine Erdoğan’ı, evine misafir edip çevresine caka satmayı da ihmal etmiyordu!