Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu Mustafa beni hapse attıracak

Bu Mustafa beni hapse attıracak

Kafaya koydu. İlle beni hapse attıracak... Hapse attırıncaya kadar Mustafa’dan bana rahat yok.

Mustafa da kim?

Kim olacak, “Laik-Cumhuriyetçi-Kemalist” barikatın yeni polemik canavarı Mustafa Mutlu...

Bu kez, “soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğim” gerekçesiyle, 3 yıl hapisle cezalandırılmamı istiyor. Bu suçu basın yoluyla işlediğim için, cezam yarı nispetinde artırılmalıymış.

Hangi soruşturmanın gizliliğini ihlal etmişim?

Tabii ki “28 Şubat soruşturması”nın.

Konuya girmeden önce, Mustafa’nın bazı halleriyle ilgili birkaç küçük hatırlatmada bulunmak istiyorum.

Mustafa’nın bir “terbiye sorunu” var. Bunu halledip halletmediğini bilmiyorum... Bir yazısında, “lafı oturma organımla”, yani kıçımla anladığımı söylemişti. Sonra “Padişah kulu”, “cemaat uşağı”, “yandaş”, “para kardeşi” diye saydırmıştı. Böyle müeddep bir arkadaşımız...

Belli ki, “polemikçi” kadrosundan konuşlandırmışlar köşeye. Bir tür geç Emin Çölaşan vakası.

Fakat bir kusuru var: Sürekli dayak yiyor.

Birkaç kez uyarmıştım... “Bu polemik işi sana göre değil Mustafa, hırpalanıyorsun” demiştim ama dinlemiyor.

Bunu, gide gele alışkanlık haline getirdi.

Dayak yedikçe serpiliyor.

Serpildikçe, saçmalamalarının dozunu artırıyor...

Girdiği her polemikten yara bere içinde çıkıyor...

Ben insanlık görevimi yapayım da... Kendisi bilir!

Mustafa, aynı zamanda bir sosyalist...

Duruşu, tavrı, emeği kutsayan acıklı bakışlarıyla “Ben bir sosyalistim” diye bağırıyor ama “Bir insan hem sosyalist hem Kemalist nasıl olur? Böyle bir şey olur mu?” sorusuna cevap veremiyor.

Diyeceksiniz ki, “Bu soruya cevap veremeyen o kadar çok Mustafa var ki... Varsın bu da arada kaynayıversin...” Hadi öyle olsun.

Mustafa, öte yandan bir romancı...

Nasıl bir romancı?

İyi olmadığını tahmin ediyorum.

Enis Batur’un ifadesiyle söylersek, “İyi olsaydı duyardık...”

Fakat, benim anlayamadığım husus şu:

Bir insan, içinde “yandaş”, “cemaat uşağı”, “Padişah kulu”, “lafı kıçından anlayan adam” türünden ayıp ifadelerin geçtiği yazılar yazdıktan sonra, nasıl romana oturup aşklardan, ayrılıklardan, çiçeklerden, kuşlardan söz edebilir?

Hem en kaba laflarla sağa sola şarlayacaksın, hem de “rica etsem saçımı okşar mısın” diye acıklı ve mahviyet barındıran laflar edeceksin!

Hadi Kemalist ve sosyalist olabiliyorsun...

Peki, bu iki farklı ruh haletini aynı anda nasıl barındırabiliyorsun?

Bu nasıl oluyor Mustafa?

Daha doğrusu, oluyor mu?

Şimdi gelelim Mustafa’nın “hapisle cezalandırılmamı” istediği yazıma...

Bir yazı yazdım... Doğru.

Mustafa’nın verdiği bilgiye göre, 40 gün önce yazmışım bu yazıyı.

Hatırladığım kadarıyla şuna benzer şeyler yazdım:

Postmodern darbeyle ilgili soruşturma açılacağı söylentileri dolaşıyor ortalıkta. Bazı gazetecilerin de ismi zikrediliyor. Soruşturma açılacaksa, bu bir sürek avına dönüşmesin.

Hepsi bu...

Mustafa diyor ki, “Vay be... Nasıl da bildi.”

Bunu bilmekte ne var Mustafa?

Benim bildiğim bu şey aylardır konuşuluyor... Bir sürü internet sitesinde çıktı, bir sürü televizyon programında yer aldı; isimler zikredildi, listeler yayınlandı.

Bu bilgiyi köşemde tekrarladığım ve “Bu iş sürek avına dönüşmesin” dediğim için mi beni savcılara gammazlıyorsun?

Kaldı ki, 40 gün önce ben o yazıyı yazdığımda ortada “28 Şubat soruşturması” diye bir şey yoktu. Henüz başlamamış bir soruşturmanın gizliliğini nasıl ihlal etmiş olabilirim?

Ha Mustafa’m?

Sosyalist Mustafa’m...

Muhbir Mustafa’m...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi