Sabancı'nın ikiz gökdelenlerinin yapımı bitmişti.
Rahmetli Sakıp Sabancı aradı beni...
- Sana bizim kuleleri göstermek istiyorum, gelir misin, dedi.
Gökdelenlerin önünde buluştuk, asansöre binip en üst katlara çıktık. Daha sonra alt katları da gösterdi bana.
Bir ara durdu, elimi tuttu, gözleri yaşarmıştı:
- Senin Turgut Özal'ının öleceğini bilseydim, taşa toprağa yüzlerce milyon dolar yatırır mıydım, dedi.
Sabancı'nın bu sözleri sadece Özal'a karşı hissettiği sevgiyi yansıtmıyordu.
Özal sonrası Türkiye'nin kayıp yıllarını da vurguluyordu Sakıp Sabancı.

Erdoğan ve Doğan
Aydın Doğan'ın "Trump Tower" diye adlandırılan gökdelenlerinin Başbakan Erdoğan tarafından açılmasına ilişkin haberleri izlerken, Sabancı'nın bana söylediklerini hatırladım.
Merkez medyanın ve özellikle Hürriyet'in yoğun destek verdikleri 28 Şubat postmodern darbe döneminde, Aydın Doğan 400 milyon dolarlık böyle bir yatırımı yapmayı düşünebilir miydi?
Halkın siyasal eğilimlerine ve inançlarına karşı savaş açan asker ve sivil kadrolar, yeteneksizlikleri sonucu Türkiye'yi cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birine sokmamışlar mıydı?
Eğer 28 Şubat kadroları, şimdi AK Parti'nin gösterdiği başarıya benzer bir başarı sağlasalardı, belki Trump Tower bundan 10 yıl önce yapılmış olurdu.

Farklı açılış
Ve o zamanki açılışı Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve generaller yaparlardı.
Ve belki de Demirel "Tower"ları gösterip "İşte çağdaş uygarlık" diyerek kurdeleyi keserdi.
Başbakan Erdoğan iyi ki Hürriyet'in 28 Şubat'taki rolünü görmezden geldi ve Aydın Doğan'ın gökdelenlerinin açılışını yaptı.
Veya TL'den altı sıfır atıldığında Hürriyet'teki yorumlarda "Bu tutarsa Taksim'de eşek gibi anırırım" denildiğini de unutmuş gibi göründü.
Bu gökdelenler Aydın Doğan'ın değil Çevik Bir'in veya Erol Özkasnak'ın olsa da, herhalde yine bu açılışa katılırdı.

Eksik olan kişi
Çünkü öncelikli olan Türk ekonomisine yapılacak katkıların desteklenmesidir.
Ama şunu da söylemeliyiz.
Açılışı simgeleyen kurdele kesmeyi Tayyip Erdoğan ve Aydın Doğan birlikte yaparlarken üçüncü makasın da Ertuğrul Özkök'ün elinde olmasını beklerdim.
"Vefa" sadece İstanbul'daki bir semtin adı mı olmalıdır yani?
Ya da "Hizmet" denilince akla sadece "Cemaat" mi gelmelidir?