Yalan söyleyenin burnu uzasın mı?
Başlıktaki sorunun tek bir muhatabı var: Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz... Şimdilerin Hürriyet yazarı Radikalin başındayken uyguladığı sansür ile yüzleşmek yerine, Hayır, bu bir yalan diye ortalığa fırladı.
Eğer başlıktaki meydan okumamı kabul ederse burnu biraz daha uzayabilir...
Radikalde uzman muhabir olarak çalışan Ersin Kalkan bazı gazeteciler ile sivil toplum liderleri hakkında akıl almaz iddialar içeren metnin Şemdin Sakıkın gerçek ifadesi olmadığını ilk fark eden gazetecidir. Bazı yazarların kovulmasına, bir insan hakları derneği yöneticisinin hayatını kaybedebileceği kanlı bir eyleme maruz kalmasına yol açan sözlerin Sakıka ait olmadığını keşfetmiş, doğru metne ulaşarak bunu haberleştirmişti.
Üç gün sürecek biçimde yazılan haberin ikinci bölümü yayın yönetmeni tarafından sayfadan çıkartıldı.
Mehmet Yılmaz buna Yalan diyor. Öyle bir şey olmamış...
Haberi yazan Ersin Kalkan Oldu diyor, haberi sansürleyen Mehmet Yılmaz Olmadı ısrarında; ben ikisinden Ersin Kalkana inanıyorum...
Ona inanıyorum, çünkü yine benim tarafı olduğum bir başka Mehmet Yılmaz sansürü gündeme geldiğinde de, Mehmet Yılmaz, gözümüzün içine baka baka Bu yalan diye ortaya atılmıştı. Sonrasında yalan söyleyenin asıl kendisi olduğu gazete kupürleriyle ispatlanınca sus pus hale gelmişti...
Önce konuyu hatırlatayım: Çeşitli kıstlamalara sahip RTÜK yasası ülkemizin en büyük medya grubunun arzuları istikametinde 2001 yılı haziran ayında değiştirildi. Başbakan Bülent Ecevit rahatsızlığı her halinden belli olduğu halde sabaha kadar Meclisten ayrılmadı; yardımcısı Mesut Yılmaz ANAPlıları yakın takipte tuttu.
Grubun istediği biçimde çıktı yeni RTÜK yasası...
İnternet gazeteciliğinin ilk dönemlerinde başarılı bir medya eleştirisi sitesi vardı: Medyakronik... Site, yasanın çıktığı günkü Milliyet gazetesinde tuhaflıklar fark etmiş, biraz irdeleyince üç yazarın yazısının ilk baskıdan bütünüyle çıkartıldığını, ikisinin de bazı bölümlerinin atılarak eksik yayınlandığını anlamış... İlk baskıda yoktu yazılar ve bölümler iddiasındaydı site...
Hasan Cemal, Derya Sazak, Meral Tamer, Melih Aşık ve Meliha Okurdu sansürlenen yazarlar; bazısı bir gün önce Mesut Yılmazı protesto ederek hükümetten ayrılan bir bakanı övüyor, biri de ANAP liderinin eşinin Raif Zihnalıya sattığı villadan söz ediyordu.
Aradan birkaç gün geçtiği halde Milliyet yayın yönetmeninin Medyakronik sitesinin ithamını işitmezden geldiğini görünce konuya Kuliste değindim. Ben devreye girince dönemin Milliyet okur temsilcisine açıklama göndertti Mehmet Yılmaz; açıklamayı koyup altına Ne olup bittiğini anlatmasını Mehmet Yılmazdan bekliyorum notunu düştüm; bu defa kendisi tepki verdi.
Dediği şuydu: Yazınızda benden bir açıklama beklediğinizi söylemişsiniz. Söz konusu iddia tümüyle yalan ve hayal ürünüdür. Medyakronik isimli sitenin bazı mensuplarının bir süredir Milliyet'e özel bir düşmanlıkları var. Nedenini bilmiyor, ilgilenmiyorum.
Mehmet Yılmazın Yalan ve hayal ürünü dediği iddia gerçekti. Hasan Cemal, Derya Sazak ve Meliha Okur tembellik yapmamış, her zamanki gibi yazılarını yazmış, zamanında gazeteye göndermiş, ancak yazıları ilk baskıya alınmamıştı. Melih Aşık ile Meral Tamerin köşeleri yerli yerindeydi, ancak her iki yazının bazı bölümleri bayağı sansürlenmişti...
Nereden mi biliyorum; şuradan: Gazetelerin Kıbrıs için yaptıkları erken baskıda yazılar yer almıyordu. Sansürcübaşı erken baskıda makasını çalıştırmış, böylece siyasilerin geceden okuyacakları yazıların tonundan etkilenip Meclis çalışmalarını durdurmaları engellenmişti.
Gazetenin yayın yönetmeni Yalan ve hayal ürünü derken ya erken baskıyı unutmuş veya Kıbrısa giden gazeteleri bizlerin görmeyeceğimizi sanmış olmalıydı...
Büyük medya grubu, Medyakronik sitesini, himayesinde faaliyet gösterdiği Bilgi Üniversitesine sonunda kapattırmayı başardı...
Şimdi bir daha soruyorum: Yalan söyleyenin burnu (biraz daha) uzasın mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.