Gerçekler mutlaka ortaya çıkar
Siyasi tarihimize ‘devlet komplosu’ olarak geçen ‘kanlı 1 Mayıs’ta (1977) dökülen kanın sorumlusunun ölümüne kavgalı sol fraksiyonlar olabileceği iddiasına şaşırdınız mı? Ben şaşırmadım. Tıpkı 34 hayatın kaybedildiği aynı olayın ‘devlet komplosu’ olduğu tespitine de şaşırmadığım gibi...
“1 Mayıs 1977 günü olay yerine en yakın otelin bir katını CIA ajanları kiralamıştı; ilk kurşun o otelin çatısından atıldı” diyenler de vardı; iddiaları doğruysa hiç şaşırmam...
Şıklar şu: a. Solcular yaptı. b. Devlet komplosu. c. Yabancı parmaklar. d. Hepsi.
Doğru muhtemelen ‘d’ şıkkı; öngörülenlerin hepsi bir biçimde kanlı ola- yın içerisinde yer almış olabilir...
Türkiye’nin siyasi tarihi kışkırtılmış kişi ve grupların birbirine besledikleri husumetin kanlı örnekleriyle dolu; sadece 12 Eylül (1980) öncesinde beşbinden fazla insan sağ-sol kavgasında hayatını kaybetti. 1971 (12 Mart) darbesi öncesi de hayli kanlı sağ-sol eylemlere sahne oldu. Bir süre omuz omuza savaşan kişilerin görüşleri birbirinden farklılaşmaya başlayınca oluşturdukları fraksiyonlar arasındaki düşmanlık karşıt-görüşler arası husumetten daha kıyıcı oluyor bizde...
Şimdi daha iyi biliyoruz: 1977 yılının 1 Mayıs kutlamalarına katılmak üzere Taksim’e ge-len sol gruplar dişinden tırnağına silâhlıymış ve kutlamaların bir yerinde o silâhlar kılıflarından çıkarılıp kurşunlar namluya sürülmüş. Patlayan silâhların ço- ğunun sol fraksiyon mensuplarına ait olduğu anlaşılıyor.
Bu nokta tamam. Ancak bu gerçek sivil kıyafetli devlet ajanlarının meydana ilgisiz kaldığı, uygun mekânlarda mevzilenmedikleri, ellerini silâhlarına götürmedikleri anlamına gelmiyor. ‘Sol’ örgüt ve fraksiyonlar içerisine sızmış, ‘devrimci’ görüntülü kimbilir kaç kışkırtıcı ajan da vardı o meydanda...
Elimizde somut bilgi ve belge bulunmasa bile, ülkemizi yakın takip altında tutan yabancı ülkelerin ajanlarının da o dönemde hayli faal olduklarını biliyoruz. Soğuk Savaş’ın dondurucu so-ğuğunda birinin yaptığını diğeri bozmak üzere erketedeydiler ve her toplumsal olayda parmak izlerine rastlanabiliyordu.
Rahmetli Bülent Ecevit’e aynı dönemde İzmir Çiğli Havaalanı’nda bir suikast girişimi olmuş, ölümünden sonra öğrenilen bir bilgiye göre, önemli bir kurum kendisine Sünni- Alevi çatışmaları sırasında Maraş’ta CIA ajanlarının fink attığı bilgisini sunmuştu.
1977, askeri darbe hazırlıklarının sürdüğü, idareye el koymak için şartların olgunlaşmasının istendiği bir yıldı da... Gelişmeleri yakından izleyenlerin “Her an her şey olabilir” beklentisine girmeleri 1 Mayıs’ta 34 kişinin hayatını kaybetmesiyle başlamıştır. Bir rivayete göre, müdahaleyi planlayanlar çok daha kanlı geçeceği beklentisi içerisindeydiler 1 Mayıs’ın; büyük bölümü izdihamdan boğularak hayatını kaybeden 34 kişilik kurban listesi beklentilerin altında kaldığı için darbe daha ileri bir tarihe ertelenmişti.
Gördüğünüz gibi iddialarda şaşılası bir yön pek yok. Bir yön hariç: Solun kendi siyaset tarihi fraksiyonlar-arası husumeti görmezden gelip şıkları teke indirgediği için 1 Mayıs 1977 tarihine tek boyutlu bakılıyordu; ezberi bozulanlar herhalde şaşırmıştır.
Hiç bir gerçek ebediyyen gizli kalmıyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.