Darbeciler, Amerika’dan izin aldınız mı?
ülkemiz, beklendiği üzere, yeni bir darbe sürecine daha girdi. Ortada militarist bir görünürlük yok. Geniş tutuklamalar olmadı, muhtemelen olmayacak da... Ama bir darbede olması gerekli psikolojik savaş’ koşulları ayniyle mevcut.
Aklıma ne geliyor?
Bir vakitler Türkiye’de de görev yapmış bulunan Graham Fuller, Amerika Türkiye’deki darbeyi desteklemez’ diyordu, Amerika’nın beğenmediği ve desteklemediği politikalar olabilir. Bu, darbeyi istediği anlamına gelmez. ABD ve Avrupa, Türkiye’nin siyasî istikrara kavuşmasını ister. çünkü aynı ittifak içinde yer alıyorlar ve ilişkilerinin tarihi bir geçmişi var.’
2 Eylül darbesini izleyen yıllardı...
Türk entelijansiyası darbeler ve dış bağlantılarını kurcalıyor... 27 Mayıs’ın halk hareketi mi, yoksa benzerlerine muz cumhuriyetlerinde sıkça rastlanan ‘kökü dışarıda’ bir cunta kalkışması mı olduğu tartışılırken, Amerikalı general Talbott son noktayı koymuştu:
‘ABD’nin desteklemediği hiçbir darbe başarılı olamaz.’
Açıklama, ‘27 Mayıs halk hareketidir’ diyenlerin suratında tokat gibi patlamıştı, ama hiçbiri de çıkıp akim kalan diğer teşebbüslerin perde arkasını kurcalama gereği duymamıştı.
Tescilli üç darbe de ABD icazetliydi, başarılı oldu.
Ama Talat Aydemir, Amerikalıların ısrarlı telkinlerine rağmen darbeye kalkıştı ve bunun bedelini darağacında sallandırılarak ödedi.
60’lı yılların sonunda, dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ın darbe girişimi de, tıpkı Aydemir gibi, ‘dış destek’ bulamadığı için bastırılmıştı. Tural da, hemcinsleri gibi, daha katı, daha Kemalist bir düzen istiyordu.
Akim kalan üçüncü darbe teşebbüsünün altında Cemal Madanoğlu imzası var. ‘9 Mart cuntası olarak da bilinen Madanoğlu hareketi, öncekilerden farklı olarak ‘sivil’ bir ayağa da oturuyordu.
Sivil-asker konsensusu...
Madanoğlu NATO’ya, CENTO’ya ve BM<’ye, kuzeye, güneye, doğuya, batıya, herşeye karşıydı.
Daha çok Ortadoğu’daki ‘Baas’ örgütlenmesini model almıştı.
İşin teorik altyapısını ‘Yön’ ve ‘Devrim’ dergileri oluşturuyordu.
Mümtaz Soysal, Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal ve İlhan Selçuk hareketin teorisyenleriydi...
Sivil-asker konsensusunu gözeterek sağlam bir altyapı (!) oluşturan Madanoğlu bir şeyi hesap edemedi:
ABD’nin rolünü...
ABD, uzun vadede kendi çıkarlarını tehlikeye sokacak hiçbir örgütlenmeye göz yummazdı.
öyle de oldu...
9 Mart cuntası, 12 Mart 1971de, bir başka cunta eliyle tasfiye edildi.
CIA kaçkını ajanlardan Philip Agee de Talbott gibi düşünüyor: ‘ABD’nin desteklemediği hiçbir darbe başarılı olamaz. ABD, CIA eliyle uzun yıllardan beri dost istihbarat teşkilatları ile çok yoğun bir işbirliği içindedir. Bu teşkilatların eğitimi, ilerlemesi ve donatılmasını CIA sağlar.’
Dış bağlantısı güçlü bir meslektaşımız, önceki yılllarda Amerika’ya gitmiş, orada bazı temaslarda bulunmuştu.
İzlenimlerini aktardığı yazısından şu cümle aklımda kalmış: ‘ABD artık sivil yönetimi muhatap alıyor.’
Sözüne dayanak olarak da, Türkiye’nin dış politika tercihlerini gösteriyordu. Gelişmeleri doğru okuyan bir başka meslektaşımız da, son müdahalenin (28 Şubat’ın) ABD icazetli olduğunu, ama daha fazla ileri gidilmesi (müdahalenin çıplak darbeye dönüşmesi) durumunda olaylara seyirci kalmayacağını anlatıyordu.
Hulasa, ‘daha fazla ileri gitme’ taraftarı arkadaşlara sormak istiyorum:
Niyetiniz anlaşıldı.
Ulusumuza yeni bir darbe armağan etmek istiyorsunuz.
Peki, Amerika’dan gerekli ‘icazeti’ aldınız mı?
Benden söylemesi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.