Gönül gıdası
Gönül üzerine herkes konuşur ve yazar da, gönlü yaratanı bir çok insan hatırlamaz veya hatırlasa bile dile getirmez. Günde üç öğün yemek yiyen Müslümanlar, beş vakit namaz kılarlar.
Tenimizin gıdası için üç öğün yeterli olduğu halde gönlümüzün gıdası için en az beş vakit namaz gerekir.
“….İyi bilinki kalpler, ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur.” (Ra’d 28)
Gönlümüzün gıdalarından biri de güzel sözdür.
Rabbimiz “Müminler her sözü duyarlar, en güzeline uyarlar” diyor. (Zümer suresi 17)
İyiyle kötüyü, hayırla şerri, akla karayı, imanla inkârı yanyana görmezsek ayırt edemeyiz.
Sözlerin en güzelini de sözler arasından seçeceğiz.
Söz güzel olacak.
Taşıdığı ma’na güzel olacak.
Ma’na o sözde gül yağının gülde oluşu gibi bulunacak.
çağının bütün insanına hitap edecek.
Anlaşılır, sade, inandırıcı, akıcı ve yönlendirici olacak.
Zaman aşımına uğramayacak.
Böyle bir sözü bir faninin söylemesi mümkün değil.
Her çağda güçlü yazarlar ve hatipler gelmişler, toplumu etkilemişler, tarih, edebiyat veya felsefe kitaplarında yerlerini almışlar.
Hâlâ bizi etkileyen cümleleri de var. Ancak ilk cümlesinden son cümlesine kadar her cümlesi her çağda doğruluğu test edilmiş bir yazar, hatip veya filozof yok.
çağları ve çağdaşları yaratan Rabbimizin kelâmı olan Kur’an-ı Kerim ise sanki bu gün bizim şartlarımız için inmiş gibi tazeliğini koruyor.
Onun için Rabbimiz, Müminleri tanıtırken: “Her sözü duyarlar, en güzeline uyarlar” dedikten sonra: “Allah sözlerin en güzelini (ayetleri) uyumlu, yer yer tekrarlanan bir kitap olarak indirdi” buyurur. (Zümer 23)
Bir profesörümüzün yazdığı bir kitabın bir dergide tenkidini okumuştum: “Kitabınızın filan sayfasında savunduğunuzu, filan sayfada aksini savunuyorsunuz ...” diyordu.
Kendimize ait fikirlerde değişiklik veya aynı fikri ifadede değişiklik biz insanlar için normaldir.
Unutmak bize ait özelliklerdir.
Allah’ın ayetleri ise baştan sona kadar, harfleri, kelimeleri, cümleleri ve sureleriyle birbirine uyumlu.
“Rablerinden korkanların derileri onlardan (ayetlerden) ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrinde yumuşar.” (Zümer 23)
Allah’ın azameti, büyüklüğü, kudreti, azap ayetleri karşısında mü’min insanın derisi korkudan ürperir.
Hani “Tüyler diken diken oldu” deriz ya işte öyle bir şey.
Ama Rabbimizin nimetleri, rahmeti, cennet ayetleri de derileri ve kalbi yumuşatır.
Dikkat ederseniz korkunun olduğu yerde derinin ürpermesinden bahsetmiş.
Allah’ın zikrinin olduğu yerde derinin yumuşaması yanında kalplerin de yumuşadığından bahsediyor.
Denizin dengesi gel-gitlerle/med ve cezirlerle olduğu gibi insanların başarısı da ürperti, heyecan, kasılma ve gevşemeyledir.
Atar damarımız olsa da toplardamarımız olmasa denge bozulur.
Ama günümüzde yöneticiler hep korku üreterek, halkı baskı altında tutarak, daha rahat yönetebileceklerine inandırıldıklarından hep ürperen, endişe duyan, diken üstünde yaşayan insan ürettiler.
Kalbi/gönlü yumuşak insan yetişmedi. Kalpleri karartan, katılaştıran haberler üreterek varlıklarını sürdürdüler.
Rektör de öğrenci de bunalım içinde. İnsanların hem cildini hem de gönlünü yumuşatacak Allah kelamıyla tanışmak veya tezine bir ayet olan besmeleyle başlamak yasak.
Yasaklanan rahatsız. Yasaklayan ve ceza veren evine varınca yorganı başına çekip nefsiyle baş başa kalınca hafakanlar basıyor.
Bırakın insaları da, sözlerin en güzelini alsınlar ve ona uysunlar, hem ciltleri hem de gönülleri yumuşacık olsun.